Thursday, November 30, 2006

Zam

Zaten yavas olan yasamimi biraz daha yavaslatacak bir gelisme : Taksilere zam geldi. 1,73 ten acacaklarmis artik metrelerini. Buradan bu zam olayini kinamak istiyorum. Varsin olsun taksiciler de beni kinasin. Yavas bir yasamin insani olmaktan yana yok bir sikintim aslinda. Hizli yasamin hizli insani olamam, vakit nakittir sozunden hoslanmam. Ben ki o kayitsiz hain duvar saatinin karsisinda boyun egmeyip saatlerce oturan insan...

Wednesday, November 29, 2006

Babil


bize sadece bu ulkenin cocuklari degil esas bu dunyanin cocuklari oldugumuzu soyleyen bir film izledim bu gece. Bir insanin bir baska insan karsisinda dustugu aczi gordum filmde, urperdim. Butunuyle soyut ve sonradan insa edilmis kavramlar arasinda ezilen insanlarin acilarinin ancak tanri katinda duyulabilecegini hissettim bir kez daha.
Insani incelikler adina yapilan yardimlara bile fiyat bicebilen insanlar oldugu geldi aklima, deger bilmez fiyat bilir insanlar. Ellerini havaya kaldirmis bir cocugun uzerine bile silah dogrultan insanlar, ne akli ne de vicdani hur insanlar.
Nerede bizim düsümüz, sinifsiz ve sinirsiz dunyamiz...

Tuesday, November 28, 2006

Olsa

Boyle sersemletici bir sey olsa, bir anda ayagimizi kaydirsa, kenarinda bekledigimiz ucurumdan bizi asagiya atsa. Biraz boslukta sallansak, biraz tepetaklak biraz altust olsak, biraz kendimiz olmasak da bir anda paramparca olsak.

Monday, November 27, 2006

Tilsim

Bana bencil diyebilirsiniz. Yepyeni bir sey kesfetmissem sayet, paylasmak istemem onu kimseyle belli bir sure. Yasamin tilsimina inanirim, o tilsimin bir insanda yasanabilecegi gibi bir sarkida bir cicekte bir kitapta da yasanabilecegini bilirim. Onu kaybetmekten korkarim, en azindan belli bir sure sozunu etmek, ismini anmak istemem, yasamaya calisirim doya doya.Tilsimlar da olmasa tadi kalir mi yasamanin bu dunyada.
Iste simdi benim icin tilsimli bir sarkiyi paylasmanin zamani zira tilsimlar bazen icice gecerler.

http://download.yousendit.com/6834F3F216FE323F

Sunday, November 26, 2006

kose kabadayilari

Eskisi gibi somururcesine okumuyorum gazeteleri, basliklara bir goz atip geciyorum, ben gazetelerden epey uzaklasiyorum. Nedendir diye dusundum hafta icinde, hem gazete sayisinin hem de sayfa sayilarinin artisi olabilir dedim once, sonra dusundum yok yok her gecen gun sayilari artan kose yazarlari uzaklastiriyor beni gazetelerden. Kose yazarlari arttikca haber azaliyor, oyle ki mansetler bile yorum yazisi oluyor.
Kose yazarligindaki artisi hadi kabul ettik diyelim, ya koselerinden birbirlerine kufreden, düello davetlerinde olcu sinir tanimayan kose kabadayilarina ne diyecegiz.
Son birkac haftadir bir kose yazarlari kavgasi lafidir gidiyor. Zerre kadar ilgilenmiyorum, sagdan soldan duydugum kadariyla biliyorum konuyu. Dun gece bu kavganin taraflarindan birini televizyonda dinledim, soylediklerine sasirmaktan ote uzuldum. Bakin bir 'gazeteci' ne diyor " Benim icin sozun bittigi yerler vardir, ben o noktada kalemimi birakirim, benim kutsallarima hakaret edenlere yasam uslubumun gerektirdigi bicimde yanit veririm" Bunun nasil bir bicim oldugunu sanirim anladiniz.
Bu toplumun fiziksel siddete basvurmadaki rahatligi, futursuzlugu beni gercekten endiselendiriyor. Birilerini linc etmek icin insanlarin hazir bekledigi, linc edenleri gerektiginde korumak kollamak icin bazi otoritelerin arz i endam ettigi bir yerde gazetecinin biri de yumruklarin sozcuklerin onune gecebilecegini soyluyor. Nasil bir barbarlik vahsilik refleksi hakimdir bu insanlarda anlamis degilim.
Ah bir de sivri dilli genc yazar diye anilan bir kose yazari var. Dun gece o da soyle dedi :" Bazen kisiler uzerinden polemik yapmak, bir sistemi devirebilir" Simdi bu sivri dilli genc yazara ' hadi oradan, hadi hadi ' demek istiyorum.

Kisa

Yildizlari yakalamaya calismak gibi bir sey
Bir kelebegin pesinden kosmak gibi
Bazen kelebegin kendi renkleriyle sevinmesi gibi
Ya da yildizin parladigi an gibi

Friday, November 24, 2006

Huzursuz

Gun bitti bitiyor ben halen anneme kucuk bir ogretmenler gunu hediyesi alamamanin huzursuzlugunu yasiyorum. Dedeme de gidemedim, henuz aramadim bile.. Bazen tembelligin, usengecligin sinirlarini zorluyorum.. Isteksiz, enerjisiz, bitkin, bezgin biriyim ben kabul ediyorum.

Wednesday, November 22, 2006

Efes 3 luk sever..

Tam 11 ucluk, arka arkaya, hepsi son ceyrekte..Nasil bir macti boyle, kendimi bir o koltuga bir digerine atarak, her uclukten sonra kahkaha dozunu biraz daha arttirarak seyrettigim ender maclardan biriydi. Efes'in ya 98 ya 97 senesinde Cibona Zagreble Zagreb de yaptiklari bir maci asla unutmam. Efes ucuncu uzatmanin sonunda kazanmisti. Ayakta hatta parmak ucuna kalkarak izlemistim uzatma surelerini. Bu geceki mac bir zevkten erime haliydi. 16 sayi geriden gelip 18 sayi fark atmak, son ceyrekte iki sayilik atis kullanmadan 33 sayi atmak..Vay vay vayyy..

Tuesday, November 21, 2006

Le Conformiste


Konformisti ilk seyrettigimde partizanca tutumlarin anlamsizligini, kategorilestirmelerin yararsizligini dusunmustum. ' Bugun butun asklara elveda dedik, siyah gomlek giydik tek askimiz o dedik ' cumlesine isyan ettigimi hatirliyorum. Asklarimdan, hayatimdan neyin ugruna vazgececektim, buna deger miydi? Peki korkusuzluk neydi, cesaret neydi..Onun uzerine de dusundurmustu film.. Cesaret bazen devrilecegini bildigin bir arabaya binebilmekti bazen hic inanmadigin ama sevdigin bir sey icin her seyden kendinden bile vazgecebilmekti..
Peki ya gecmisle yuzlesmek, ya bireyin kendisine karsi gosterdigi fasizan egilimler, iste onlari dun gece farkettim. Mussolini'nin ajani olmaya karar veren Clerici'nin gecmisiyle yuzlesmesi gerekmisti fasist olmadigini anlamasi icin, gecmisin golgesinden ancak onunla yuzlestikten sonra kurtulabilmis ancak oyle rahatlayabilmisti.
Her kose basinda gecmisle yuzlesme temasini buluyorum ya hayirlisi bakalim..

Monday, November 20, 2006

Basin One Egilmesin

Basin tarihi konusunda kapisi ilk calinacak insanlardan biridir Hifzi Topuz. Üretken de bir yazardir kendisi. Son kitabi ' Basin one egilmesin - Sabahattin Ali'nin romani ' da kitapcilarin cok satanlar listesinde. Sanirim dorduncu baskiya kadar da ulasmis.
Topuz'un Sabahattin Ali'nin hayatini incelemesi Turk edebiyatinin en gozupek yazarlarindan birini ve yasadigi donemi yeni kusaklara tanitmak adina onemlidir kuskusuz.
Yine de bu kitap Sabahattin Ali'yi tüm yonleriyle tanitmaktan uzak. Hatta Ali'nin olumuyle ilgili cok onemli bir iddiayi da gozardi etmis. Denilebilir ki, Topuz bu iddiaya inanmiyor ve soz etme geregi duymamis. Akla gelen soru su, bahsettigim ve Topuz un uzerinde durmadigi iddianin sahiplerinden biri Topuz'un yakin arkadasi ve SAbahattin Ali'yi de Topuz'a tanistiran kisi. Simdi nasil oluyor da boylesine onemli bir iddiayi Topuz kitabina tasimiyor. En azindan birkac cumleyle de olsa bu iddiayi soyleyip, buna da inananlar olusmutur Sabahattin Ali'nin yakin cevresinde demeliydi diye dusunuyorum.
Diger yandan, Topuz Ali'nin oldurulusuyle ilgili olarak ' Karanlik Gucler' i sorumlu tutuyor. Her ne kadar bu ' Karanlik Gucler ' in hangi gucler oldugunu bazi roportajlarinda acik acik soylese de neden kitapta bu acikligi gostermek istememis merak ettim.
Bir baska hassas konu, Topuz'un Sabahattin Ali'nin agzindan bazi cumleler soyluyor olmasi. Sabahattin Ali'nin oldurulecegi esnada ne soyledigi bilinmiyor fakat Hifzi Topuz Ali'nin oldurulusunu anlatirken ona bazi cumleler soyletiyor ki SAbahattin Ali'nin bu cumleleri soyleyip soylemeyecegi ciddi bir tartisma konusudur.
Diyecegim o ki, son gunlerin takdir toplayan kitabinda ciddi eksiklikler var ve eger Sabahattin Ali'yi anlamak istiyorsak bu kitabin yaninda hatta oncesinde Ali'nin kendi eserlerini muhakkak okumaliyiz.

Sunday, November 19, 2006

Sessiz

Yasamadiginiz asklar icin agladiginiz olmadi mi
Islemediginiz gunahlar icin aci da mi cekmediniz
Alev alev yanmak da mi gecmedi icinizden
Yoksa siz vicdan sahibi miydiniz.

Thursday, November 16, 2006

Fülk- i felek

Fülk - i felek yani dünya kayigi, Aslimay Altay in henuz gidemedigim yeni sergisinin adi. Yolculuklarin ardindan ortaya cikmis bir sergi, gitmeyi, uzaklasmayi, seyir etmeyi icinde barindiran bir sergi, heyecanlandirdi beni.
Daima gitme fikriyle yasamak, gocebe olmak, bazen istikametini bile belirlemedigim guzergahsiz yolculuklara cikmak benim icin onemli oldu. Hem dusunsel hem mekansal olarak oteki dunyalari ziyaret etmenin gerekliligine inandim, bilmedigim sokaklardan gecmek, bilmedigim kapilari calmak istedim. Ben hep yanmis bir bilet olmak istedim.

Wednesday, November 15, 2006

Bir zamanlar...

Dershanede bir geometri hocamiz vardi, sosyalistti kendisi hem de ben sosyalistim diyenlerden. Bize zaman zaman geometri dersinde oldugumuzu unuttururdu. Bir gun sinifa girdi ve cocuklar dedi bugun cok mutluyum hemen sordu birisi dogum gununuz mu hocam diye hayir dogum gunu degildi o zaman cocugunuz mu evlendi dedik sonra torununuz mu oldu hocam diye sorduk hayir hicbiri degildi mutluluk vesilesi. Cocuklar dedi bugun cok mutluyum cunku bugun pinochet yakalandi. Sinif bir anda sessizlige gomuldu.
Sinifimizda adi kutsal soyadi da emek olan bir arkadasimiz vardi, tabii ki geometri hocamizin ilgi odagiydi. Derse baslamadan muhakkak onun yanina gider senin adin kutsal emek ti degil mi diye sorardi sonra ne guzel bir isim deyip derse bunu soylemis olmanin ic huzuruyla baslardi.
Hocamizin butun bu sosyal hassasiyetinin doruk noktasi bir gun tahtaya cizdigi ucgenle ilgili sordugu soruydu. Nasil bir ucgen bu arkadaslar demis, eskenar ucgen hocam yanitini kabul etmemisti. Sasirmistik, dogru yaniti verince iyice sasirdik..Bu ucgen mafya - devlet - polis ucgeni arkadaslar demisti.
Bugun dershane gunlerinin vazgecilmez mekani niyazibey de yine hatirladik kendisini yine ozledik o gunleri.

Monday, November 13, 2006

Volver

'Baba ve Piç' in olay orgusuyle 'Volver' in olay orgusu oylesine benziyor hatta belirli noktalarda benzemenin de otesine geciyor ki merak ettim kendi kitabinin ciktigi gunlerde premierini yapan bu filmi Elif Safak hangi hislerle izledi. izledi mi..Estrella Morante nin sarkisinda gozleri yasardi mi ? (Bugun filmi ikinci kez izlerken yine tutamadim gozyaslarimi )
Elif, hafiza ve hafizasizlik uzerine bir roman diyor Baba ve Piç icin, benim icin de gecmisteki travmalarla yuzlesmenin geregini vurgulayan, yuzlesememe durumunun ilerleyememe durumu oldugunu soyleyen bir roman Baba ve Pic. Volver i izlerken de ayni hisleri duydum, yine gecmis ve onunla yuzlesmenin gerekliligi.

Saturday, November 11, 2006

'Aglama Bebegim'

Ilk albumunde Sabahattin Ali'den üc siir secmisti. 'Kara yazi', 'Kiz kaciran' ve Ali'nin 40'li yillarin basinda Sinop cezaevinde dipsiz acilar icinde yasama, yasamaya kustugu sirada yazdigi ' Gecmiyor gunler ' siiri..Onunla S.Ali uzerine konusmayi isterdim, belki elestiricekti Ali'nin yasamini belki yazdiklarindan cok farkli yasiyor diyecekti ama ne derse desin eminim ki iki satir yazabilmenin ancak sizlayan ve sikintili yureklere vergi oldugunu soyleyecekti.
Kendisi de S. Ali gibi sonu gelmez bir mucadeleyle gecirdi omrunu; korkular ulkesinde 40'li yillarin korkusu komunistlerdi, S. Ali de komunistti, hakkinda acilan davalarla basi dertteydi, kendisine yasam alani birakilmadigi dusunuyordu, ulkeden kacmaya karar verdi, Bulgaristan sinirinda yasaminin en verimli doneminde olduruldugunde 41 yasindaydi. Ve Ahmet Kaya; korkular ulkesinde bu kez bir korku olarak 'boluculuk' tehlikesi gosteriliyordu, Ahmet Kaya ' kurtce sarki soyleyecegim' dedi ve 'bolucu' ilan edildi, ulkeden ayrilmak zorunda kaldi, Paris'te 'yagmurlarini bile bilmedigi' bir ulkede oldugunde 43 yasindaydi.
Insan nasil ne sekilde olecegini bilir diyor Kundera..Acaba Ahmet Kaya, 85'te ilk albumune S. Ali'den 3 siir secerken nasil olecegini dusunmus muydu?

Olumunun 6. yilinda 'coskulu bir sarkiciya' selam olsun...

Friday, November 10, 2006

Dan soyle diyor : "karsi oldugumuz seyi soylemek savundugumuz seyi soylemekten daha kolaydir."

Thursday, November 09, 2006

Bazen ya aglamali ya da ölmeli..

Bagirmali

Rahatlama yollarimdan biri bagirmak, ozellikle de geceleri hatta sabaha karsi...Final donemlerinde sonu gelmez okumalarin arasinda cami acip haykirirdim disariya aaaaa diye..Hastayim tabii biraz .. en az benim kadar hasta biri daha var karsi binada. O, isyanin boyutlarini biraz daha genisletmis..sabaha karsi ictigi bira kutularini firlatiyor disariya.. Nasil hosuma gidiyor o yarim bira kutusunun disariya firlatilmasi ve yere dustugu anda cikardigi ses.. Ikimiz de bir seylere kufrediyoruz birayi firlatirken bagirirken..belki farkli seyler ama biri digerinden daha onemsiz degil..Zaten olaylar durumlar arasinda artik oyle cok onem farki goremiyorum.. Her seyin onemi esit.

Hep o sarki

Yakup Kadri'nin 'hep o sarki' kitabi aslinda baska bir sarkidir kendisi icin zira tum eserlerinde milli bir uyanis bekleyen, kahramanlarini dumura ugratircasina milli hissiyata gark ettiren Y. Kadri ' hep o sarki' romaninda biraz daha edebiyata yaklasir gibi gelir bana.. Bazen tekerrurler dehlizinin derinliklerine oylesine iniyoruz ki farkedemiyoruz yasamimizin icindeki kucuk degisiklikleri. O mahut cemberin disina cikiyoruz zaman zaman ama sarilmisiz bir kere aliskanliklarimiza, onlardan kopabilme ihtimalinin bile yanina yaklasmiyoruz..

Wednesday, November 08, 2006

Gecmiste kalan en kucuk seye bile ozlem duyuyorum. (Flaubert de boyleymis) Ne gecmis zaman nostaljisinden ne de gelecek zaman tasavvurundan yanayim. Bizlere taninan kisacik muhleti nasil dolu dolu yasarim, bu kisa yasama nasil daha fazla kalp atisi sigdiririm, ben bunun derdindeyim. Ama olmuyor gecmisten de alamiyorum kendimi, bazen sikisip kaliyorum, bazen nefes alamiyorum, bazen hungur hungur agliyorum. Boyle yasanmaz, gecmisin golgesindeki yasam yarim bir yasamdir mi diyorsunuz..biliyorum ama boyle devam ediyorum.
cool hit counter