Sunday, December 23, 2007

hüzün

degismeyen tek sey hüzün. ve iste orada hepimiz esitiz.

Saturday, December 22, 2007

düs

soyle bir masanin etrafina, hayal edebilen insanlar olarak toplansak. gerceklerden pek konusmasak, belki de en keskin gercek olan ölümün adini bile anmasak. kisa bir süre icin ölenleri, öldürenleri, savaslari, savasanlari bir kenara koysak ve sadece hayal etsek, düslemle ve düslerle hareket etsek. fazla degil üc dört kelimeden olusan hayaller kursak beraberce. hayati üc dört kelimeye sigdirip basitlestirmeye calissak. birbirimizin kelimelerinden muzipce anlamlar cikarip, kucuk espriler yaparak, birbirimize satasarak devam etsek. ve sevgiden bahsetsek, insani parca parca eden ve belki de boyle tazeleyen o yogun duygudan söz etsek.

su masanin etrafinda gecirdigimiz kisacik zamanda bir insanin tek bir sey degil, aslinda her sey olabilecegini düslesek.

Saturday, December 08, 2007

adam yerine konmak

nisantasinin gösterisli magazalarindan birisine girerken kapiyi acan görevliye bir tesekkur etme nezaketini göstermeyip, göz ucuyla bakarak gecen alimli (modern?) bir hanimefendi ; akademik bir konferansta soru sormak icin söz alip, yeni cevirdigi bir kitaptan dem vurarak kisa bir teblig sunmaya baslayan hirsli bir akademisyen ; "hayatim boyunca bir pislik olarak yasadim, simdi ünlü olacagim" diyerek bir alisveris merkezine girip 8 kisiyi öldüren 19 yasinda bir genc.

bu 3 farkli yasamda bir ortaklik bulabiliyor musunuz. bu 3 farkli yasami birlestiren ortak arzuyu görebiliyor musunuz. onlarin ve icinde yasadigimiz su cagin insanlarinin baslica kaygisini, baslica aruzunu söylemek isterim size. onlar, adam yerine konmak istiyorlar. adam yerine konmak icin adam öldürüyorlar, beraber yasadiklari insanlari hor görüyorlar, her firsatta meslektaslarinin ayagini kaydirmak, zor durumda birakmak icin caba gösteriyorlar. hepsinin derdi adam yerine konmak. birisi de cikip 'ben bir hicim, hicbir sey olamadim' diyemiyor topluma karsi, toplumun 'basari' diye niteledigi her seye karsi. diyemeyislerinin nedenini de söyleyeyim size, onlar özgür degiller, gercek bir özgürlügün insanin yalniz basina kalmasi demek oldugunu bilmiyorlar.

hic durmaksizin 'basarili' olduklari konulardan söz ediyorlar. insanin kendi kendisiyle böbürlenmesi ne tuhaf bir seydir diye hic dusunmuyorlar. birazcik tevazu sahibi olalim diyemiyorlar, onlar sadece adam yerine konmak istiyorlar.

Thursday, December 06, 2007

bir haber

fatih akin'in yasamin kiyisinda filminin korsan dvdsinin satisa cikarildigini soyluyordu bugun taraf gazetesindeki bir haber. korsan dvdnin muhabirin dikkatini ceken özelligi ise kapaktaki tanitim yazisi olmus. "türk asilli alman yönetmenimizin filminde almanlar yine hakim, üstün millet ve prestijli kültür; türkler ise bu hakim milletin terbiyesine muhtac, hayatlari darmadagin olmus zavallilar... " boyle diyor tanitimdaki yazi. ben de bu tanitim yazisina katiliyorum dogrusu, hatta daha ileri gidip fatih akin'in bile bu tanitimi kabul edecegini düsünüyorum. buraya kadar her sey anlasilir lakin bu haberi hazirlayan muhabir haberin basligini " milliyetci korsan cok öfkeli " seklinde düzenlemis. iste bu basliga itirazim var.

fatih akin yeryüzünün en prestijli ödülleriyle kutsanmis olabilir, filmlerini gercekten sevdigimiz bir adam da olabilir ama bütün bunlar onun herhangi bir filmini elestirmemize engel olamaz. bir korsan dvdnin elestirel tanitimi dahi olsa onu "milliyetci" hatta "cok öfkeli" diye altini cizerek damgalamak hakkaniyetle ve gazeteciligin temel ilkelerinden biri olan haberde tarafsizlik ilkesiyle bagdasmaz.

bu tanitim yazisindan öfkeli milliyetcilik kokusu alan muhabire ayrica sunu da sormak isterim. sayet bu yaziyi yazanlara öfkeli milliyetciler diyeceksek, ülkemizin tek nobelli yazarina adliye kapilarinda tehditler savuranlari, katillere övgü dolu siirler yazip, türküler yakanlari nasil adlandiracagiz.

sözün özü, bazi kavramlari-sifatlari kullanirken, onlari baskalarina izafe ederken olabildigince dikkatli ve secici olmanin toplumsal diyalogun gelismesine de katkisi olacagini düsünüyorum.

Wednesday, December 05, 2007

insanin bazen düsüncelerini yüksek sesle ifade etmekten kacinmasi bir nezaket kuralidir, agzimiza gelen her cümleyi oldugu gibi söylemeyi ne zaman acik sözlülük olarak kabul etmeye basladik, bilemedim.

Sunday, December 02, 2007

dans dans dans

ansizin gelen bir melodiyle baslar kalp atislari hizlanmaya, bir anda sirt cevirirsiniz gercekligin tüm kaba, yavan ve alcalmis taraflarina. ruhunuzun donup kalmis koselerinin cözülmeye basladigini hissederken, icinize yerlesen o cocuksu cosku, sizi oturdugunuz yerden kalkmaya, dans etmeye davet eder. ve artik ne bir dert ne de bir keder sizin gülümseyen gözlerinizi örter.

iste dün gece cronenberg'in o sürpriz sahnesinde hissettiklerim.

cool hit counter