Saturday, October 31, 2009


bu kitabi okumak icin sabirsizlaniyorum. roza hakmen'in uzun zamandir bir ceviri üzerinde calistigini duymustum, ortaya bu roman cikti. Ishiguro, gün gelecek nobeli alacak ve bu romani türkceye ceviren roza hakmen'i bugun nasil marcel proust cevirileriyle hatirliyorsak seneler sonra onlarin yanina 'avunamayanlar' cevirisini de ekleyerek sükranla hatirlayacagiz.

Sunday, October 25, 2009

ünsal oskay

ünsal hoca icin bir seyler yazmak istedim, bir türlü elim gitmedi. onun iletisim alanina olan katkilarindan, yaptigi cevirilerden, yazdigi kitaplarla türkiye'ye adorno'yu, frankfurt okulunu tanittigindan bahsetmek gelmedi icimden. onu degerli kilan baska bir sey vardi ve onu bir türlü dile getiremiyordum. derken, eski ögrencilerinden birinin sözlerini okudugumda hissettim onu nasil da sevdigimi. renkli bir adamdi diyordu, fakültenin önünde ucurtma ucururken görürdük onu. iste bu sözleri okurken, tutamadim kendimi, agladim. ünsal oskay'i sadece gösterissiz bir cesarete sahip oldugu icin degil fakültenin önünde ucurtma ucurabildigi icin de seviyordum.

bugun oglunun sözlerini okurken bir kez daha duygulandim. buraya da bazi bolumlerini yazmak istedim.

"bir filmde, güzel bir sözde, asil bir jestte, hemen cocuk gibi tatli tatli aglar, cocukken kirdigi ve kemikleri yanlis kaynayan sag eliyle gözyaslarini silerdi."

"yaz tatilinin denizden cikar cikmaz dus yapip terlik giymek olmadigini, manzaranin tadini cikararak cardaktan bahceye çis yapmak oldugunu ögretti."

"bir gece, bahcesinde ben derginin düzeltmelerini yaparken, yanimda yeniden don kisot okuyup, kikir kikir cocuk gibi gülüyordu."

bazi insanlar hayatlarini ceplerinde tasirlar, bazilari ellerinde sikica tutmayi tercih ederler, bazilariysa bir topla oynuyormuscasina yasamlarini kah havaya firlatir kah yerlere savururlar. iste ünsal oskay, benim icin son gruptaydi ve ben onu yasamin ve yasamanin hakkini verdigi icin seviyordum.

Wednesday, October 14, 2009

eldivenler, hikayeler

(can dündar'a tesekkur etmeliyim, bugunku yazisinda charles aznavour'a yer yermis, bir aznavour konseri artik istanbul'da gerceklesmeli demis. öteden beri söylerim, türkiye-ermenistan iliskilerini normallestirmek istiyorsaniz, ise önce aznavour'u istanbul'a davet etmekle baslayin diye. hicbir sey bir aznavour konserinin türk -ermeni iliskilerine yapacagi katki gibi olamaz. nihayet, birileri cikip benim bu dilegimi dillendirmeye basladi. az kaldi, aznavour istanbul'a gelecek.)

murathan mungan'in hikayelerini okudum, yasamlarinin sonbaharina denk düsen bir zamanda, bir seyler kaybetmis fakat ne kaybettiklerini de bilemeyen insanlarin günlügü gibiydi okuduklarim. alev alev yanmak yerine günesin usul usul isittigi bir yasami tercih eden, sakin, hüzünlü fakat hüzünlü oluslariyla da gururlanmayan insanlarin arayislarini okudum. iki hikaye özellikle dikkatimi cekti, 'krepen'in duvari' ve kitaptaki son hikaye 'gecici kesinlikler'.

tesadüflere inanir misiniz, ben inanirim, bu kelimeyi, bu kelimenin kerametini severim. tesadüfler vardir varolmasina da kimi zaman kimi durumlar tesadüflerin de ötesine gecerler. bazi anlar, bazi bakislar, bazi karsilasmalar vardir ki bunlar birer tesadüf degil bir baska düzeyde, zamanin bilmedigimiz bir yerinde, imzaladigimiz mukavelelerdir. ne zaman, nerede, nasil karsimiza cikar bu yaptigimiz kontrat bilinmez ama ciktiginda hissederiz. iste 'gecici kesinlikler' baslikli hikaye bana bunlari düsündürdü.

yasam, gercekten de acilarla doludur, gercekten de dayanilmazdir ama alip basimizi bu yasami terk etmeden önce ona ne kadar dikkatli baktigimizi son bir kez daha dusunsek fena etmeyiz ve belki de biraz gülümser, gitmek yerine kalmayi tercih ederiz gibi geliyor bana.

Monday, October 05, 2009

çocuklar

bu dünyayi anlamak icin cocuklara bakmali. yasamin ne denli degisken, ne denli akiskan ve nasil da kirilgan oldugunu onlar gösterecek bize, bir an acimasiz olacaklar, hemen arkasindan ürkek, ansizin gülecek ansizin aglayacaklar. kendimizi öyle cok ciddiye almamayi da onlardan ögrenecegiz, merhametin ne demek oldugunu da onlar gösterecek bize. su anin, su icinde oldugumuz anin güzelliginin incelikle nasil yasanacaginin ipuclarini da onlarin ayrintilari hic kacirmayan dikkatlerinde bulacagiz. gözlerimizin önünde durup da görmedigimiz, yanimizdan gecip gidislerini seyrettigimiz mutluluklarin da adini onlar koyacaklar, hayret edecegiz. saskinliklarina imrenecek, nasil donuk hayatlar yasadigimizi aci icinde fark edecegiz. onlar bize bu dünyayi anlatacaklar ve biz onlardan baska hic kimseyi örnek almamayi yasamimizin tek slogani ilan edecegiz.

Saturday, October 03, 2009

bu dünya

bütün bir yasam deneyimim, bazen bir iki dizede vücud buluyor, siirin gücü ve onsuz olamayisimin nedeni de budur sanirim.

bu dünya bir tamam'dan eksiklikler alemi
kopuslar, ayriliklar, kesiklikler alemi...

necip fazil kisakürek
cool hit counter