Saturday, February 26, 2011

cocuk kalmak

hakki devrim bugunku yazisinda orhan veli'den söz ediyordu. orhan veli'nin siirleri bize bir cocugun gözünden gösterir dünyayi diyordu ve bu özelligini öne cikararak anlatiyordu onu. torunuyla beraber musfik kenter'in sesinden orhan veli'yi dinlemeye gitmisti, ne cok duygulandigini yazisini okursaniz siz de mutlaka hissedersiniz. ben duygulanmanin ötesinde hala gidip de musfik kenter ve orhan veli'nin ortakligini yasayamamis olmanin üzüntüsünü duydum. daha gecen ay icinde bir oyun sonrasinda musfik kenter'i yanimda bulmus, icimden 'gelecegim mutlaka sizi dinlemeye gelecegim' demistim.

orhan veli gibi beni yasamin icine cagiracak, catik kaslarimi yumusatacak, insanlara olan güvenimi tazeleyecek isimlere ihtiyacim var benim. cümlelerini birilerini etkileme endisesiyle degil, görüp isittiklerini paylasma hevesiyle kuracak insanlara ihtiyacim var. cocuklar gibi heyecanli, dikkatli ve merakli, en az onlar kadar hic kimseyi yadirgamaksizin oldugu gibi kabullenecek insanlara özlemim var. ne sansliyim ki onlardan biriyle sohbet ettim birkac gün once. aslinda o cok saygin, ülkenin onde gelen psikiyatrlarindan biri ama sohbetimiz süresince onun bir psikiyatr oldugu aklima hic gelmedi. toplumsal sorunlardan, yeni bagimlilik tiplerinden, saglik sektöründeki uygulamalardan söz ederken, kimi konulari kendi yazdigi yazilara atifla degerlendiriyordu. bir anda sesi yükseliyor, basina yansiyan kucuk polemikleri afacan bir cocugun heyecaniyla anlatiyor, gülüyor ve keyifleniyordu. basit bir polemikten boyle heyecanla bahsedebiliyor olmasi öyle hosuma gitti ki sanirim o anda iste bu dedim, cocuksulugunu koruyabilen insan bu. uzman, aydin, bilim insani, psikiyatr, hepsi tamam ama benim icin en önemlisi cocuksuluguydu.

ondan ayrildiktan sonra uzun zamandir kendimi böylesine mutlu hissetmedigimi düsündüm. nasil olmustu da öylesine rahatlamistim, huzurlu hissediyordum, kendime dair tek kelime bile konusmamis, kendi sikintilarimdan bahsetmemistim ama iste üzerimdeki bütün o yük kalkmis gibiydi. elbette uzun zamandir takip ettigim ve güvendigim bir isimle konusmanin rahatlatici etkisi, sohbet ederken pekcok konuda ayni sözcükleri kullaniyor olusumuzun getirdigi güven, bunlarin hepsi beni mutlu etmis olabilir ama en cok o cocuksuluk, karsimdaki insanin gozlerinde gordugum o cocuksu heyecan. beni her seyden daha fazla mutlu eden sey buydu.

Friday, February 04, 2011

paris'te son tango/maria schneider

her sey bir dairenin icinde; sokagin, insanlarin, yasamin, gercegin uzaginda bir yerde yasaniyordu. kimliklerini, gecmislerini kenara koymaya hazir, bir hayalin icine girmek icin sabirsiz yüreklerdi onlar. birinin gencligi, digerinin tükenmisligi kendilerini tepetaklak edecek bir hayalin icine gözlerini kirpmadan girmelerine yetti. paris'te son tango beni cok etkilemisti. serde hem genclik vardi, hem hissedilen bir tükenmislik hem de hep pesinden kosulmus bir hayal olma istegi. bu filmde hepsini birden bulmustum, o dairenin icine paul ve jeanne ile sokulmus, onlarin tutkulu dokunuslarinin, tensel hazlarinin, gozyasi dolu savrulmalarinin tanigi olmustum. geceler boyu paris'te son tango muzikleri (gato barbieri, bu muzikleri senden baskasi yapamazdi) dinledim, geceler boyu onlarin kurmaya calistiklari hayali düsündüm. kimi zaman düsle gercek karisti, kendimi onlarinkine benzer bir hayalin icinde buldum. en az onlarinki kadar tutkulu, en az onlarinki kadar zordu. yasamin bir cilvesi mi bilinmez, dev bir sinema perdesinden onlar da benim hayalime tanik olmuslardi. ve o yagmurlu günde gözyaslarimiz hic durmamisti. bir hayalin icine girip ciktiginizda yüzünüze birkac cizgi fazladan ekleniyor, bir yilginlik, bir yenilmislik gelip yerlesiyor icinize. o hayalin icinde kalmayi basaramamanin buruklugunu kolayca atamiyorsunuz üzerinizden. simdilerde öyle bir sessizlik var ki icimde, öylesine susmus ki her sey. aradan gecen onca zamanda ne cok degistigimi düsünüyorum. bu yaziyi aslinda jeanne icin, maria schneider icin yaziyordum. marlon brando'yla birlikte bir hayalin icine giren, brando, o hayali gercek kilmak istediginde ona hayalin bittigini, bitmek zorunda oldugunu cok aci bir sekilde söyleyen maria schneider icin. yaşama, bizlere, gerçekliğe bugün veda etti maria schneider. sadece ondan, marlon brando'dan, paris'te son tango'dan bahsedeyim istiyordum ama beceremedim, kendi hikayemi onlarin hikayesinin disinda tutamadim. maria schneider'i, onun hüzünlü suratini hic unutmayacagim. son bir kez paris'te son tango'yu izleyecegim yarin ya da obur gece, bir sise sarap alacagim yanima ve sadece gecip giden yillara icecegim.
cool hit counter