Wednesday, April 30, 2008

sukut

bir yap boz oyunu sanki yüzüm
dudaklarimda isyan, gözlerimde yas var.
aniden telaslansa da gönlüm
ne biter ne de baslar ömrüm.

Saturday, April 26, 2008

celiskilerle yasamak

bir bakiyorum anin, simdiki zamanin degistirilemezligi, degismezligi üzerine bir yazi. bir bakiyorum anilara yaslanarak ayakta duran yazilar. celiskiler, tutarsizliklar, karsit uclar arasinda savrulmalar ama kabul etmeli, bir yasamin icinde bunlar da var. tercihim hangisinden mi yana. galiba anilardan cok, simdiki zamanda yasamaktan yana.

Tuesday, April 22, 2008

hier encore

kötü bir gün, kötü bir gece. salonda yine o koltugun üzerindeyim, karsimda yillardir bana eslik edip hic aldiris etmeyen o zalim saat. neler gecmiyor ki aklimdan, dostluklarin sevimli sohbetlerini düsünüp gülümsüyorum, rastlantilarin hoslugunu, bir kadeh sarabi bir dikiste icer gibi yasanan ilk genclik yillarinin basiboslugunu düsünüyorum. hep o sarki, hier encore j'avais vingt ans.

insanin bir saatin karsisina oturup, gecmisiyle ve kendisiyle ilgili düsüncelere dalmasi ne kadar zor ve ne kadar trajik.

Friday, April 18, 2008

piyano

o adamin yerinde olmak isterdim. koca alisveris merkezinin orta yerine kurulmus piyanosuyla basbasa kalmis, cevresinde olan bitenden alabildigine uzaklasmis, duyarli parmaklariyla dokundugu tuslarla hayallere kapi acmis o adamin esrimeyle karisik mutlulugunu yasamak isterdim.

alisveris merkezinde varolabilmek adina alisveris edenlerin pek de aldiris etmeden yanindan gectikleri bu adam, biraz muzipce bir parca caliyordu bu gece. dikkatli bakarsaniz yüzündeki hinzirca gulumseyisten anlayabilirdiniz caldigi parcanin kendisi icin de ne kadar gönül oksayici oldugunu. my heart belongs to daddy nin melodilerini duyar duymaz diktim gözlerimi üzerine. hani olur ya belki göz göze gelir gülümseriz birbirimize diye. hic orali olmadi, kimbilir belki de karsisinda saskin ve sapsal adamlari pesinden sürükleyerek dans eden marilyn monroe vardi. belki de delismen bir genc kiz vardi karsisinda, edali dansiyla cevresindeki adamlarin kafalarini karistiriyordu. belki de adamlardan bir tanesi kendisiydi, kimbilir.

basmakalip bir alisveris merkezini, hülyali bir yapiya ceviren bu muzir piyaniste selam olsun.

Thursday, April 17, 2008

yavaslamak

sizler, gozlerini ve sözlerini yasamin cizgisel akisi icinde ilerideki bir noktaya dikmis olanlar. gecesiyle gunduzuyle gelecekte sahip olacaklarindan baska bir sey düsünmeyen, kendilerini gelecek gunler icin dinc ve saglikli tutanlar. ilerideki, ötelerdeki bir zaman diliminde hangi hal ve sartlarda yasayacaklarini simdiden kurgulayan ve bununla övünebilen bicare insanlar. biraz durun, gözlerinizi ileriye degil yedi kat goge dikin. iste gideceginiz yer orasi, yasamlarimizin sonu, hic istemedigim sekilde, nasil da korkunc tutarli.

gidecegimiz yerde alikca planlarinizi yapabileceginiz bir zaman yok, orada zamanlar icice gecmis, gelecek, gecmis tek bir ana inmis. yasiyorsaniz, yasadiginiz anin degismezligini, degistirilemezligini ve biricikligini görmeyi deneyin, rüzgarin ugultusunu dinleyin, yavaslayin, su biricik yasaminizin agirligini gogusunuzde hissedin.

Tuesday, April 15, 2008

yesil kus

her şeyi bilen, doğrucu yeşil bir kuşa ihtiyacım var. yanıma gelsin ve artık bana bir şeyler söylesin. "dostum, senin ruhun hastalanmış, artık gülümseyebilmen imkansız" desin, ya da "benden medet ummakla hata edersin, ancak sen kendini kendine açıklayabilirsin" diyerek beni korkularimin icine geri gondersin.

Friday, April 11, 2008

insan ruhu

insan ruhu bir uzak ülkedir ki ulasilmaz, kesfe cikilamaz.

herakleitos

Sunday, April 06, 2008

sevmek

asagidaki postta sirf bu sarkiyi dinlemek icin bile dünyaya gelmeye, yasamaya deger demisim. nedir bu yasam dedigimiz sey, nelerden olusur, ne olmazsa o yasam eksik bir yasam olur. milan kundera sanirim ayrilik valsi'nde ömrünüzde tek bir kisiyi sevmisseniz bu yarim bir yasamdir diyordu. sormak lazim, ne kadar cok kisiyi sevmeliyiz ki o yasam eksiksiz ve tam bir yasam olsun. su yasam dedigimiz seyi yasanilir kilmak icin nelere sahip olmaliyiz. bu sahip olmak da neyin nesi diye sormaz mi insan kendine. belki de mümkün oldugunca sahip olduklarimizdan kurtulmaliyiz ki gercekten yasayabilelim. sahip oldugumuz seylerin bizler icin bir yük olduguna inanan bir adamin yasamini, hz. isa'nin yasamini bir destan gibi anlatan kazancakis, günaha son cagri'da magdalena icin "bütün günahlari bagislandi, cünkü o cok sevdi" diye yaziyordu. benim icime isleyen sözcüklerdi bunlar. evet, herkes elinden geldigince yasiyor, bir yasam kuruyor, bu yasam bilge karasu'nun dedigi gibi bir iplik parcasi, bir mantar, bir toz, bir çivi ve birkac hicligin birlesmesinden olusuyor ve biz buna yasam diyoruz. ve bence bu yasamlari birbirlerinden ayiran bir sey varsa iste o da sevmek ve sevebilme yetenegi oluyor.

Wednesday, April 02, 2008

aznavour

gecmis yazilara bakarken fark ettim ki aznavour'un la boheme i artik acilmiyor. o sarkinin bu blogdan uzaklasmasina gonlum elvermez. burada olmali, benim yanimda olmali, ne zaman ihtiyacim olsa sigindigim o sarki oyle bir sarki ki sirf o sarkiyi dinleyebilmek icin bile bu dünyaya gelmeye deger.

cool hit counter