Monday, September 28, 2009

nefes

camlari acip bagirmak care olmaz oldu derdime
ihtiyacim var, bir gün, bir nefeste öyle rahatim ki diye seslenmeye.

Sunday, September 27, 2009

utanc

25 eylül aksami bir telefon, babamin teyzesi ariyor, cocuklugumdan bu yana 24 eylül sabahlari sanirim hep onun telefonuyla uyandim, onun kutlamasiyla. seneler gecti, hic unutmadi, hep o nazik, zarafet dolu cümleleriyle kutladi dogum günümü. simdi bazi saglik sorunlari var ve cogu seyi hatirlamiyor, cümleleri kesik kesik, istedigi sözcükleri istedigi gibi kullanamamanin güclügünü yasiyor. dün aksam telefonda sesi titriyordu, üzgündü ve üzüntüyle ben senin dogum gününü unuttum diyordu bana, aklimdaydi, biliyorum 24 eylül ama unuttum ben. bugun evden bir kez daha aradi, bir kez daha kutlamak istemis ve bir kez daha bu günü unuttugu icin mahcubiyetini dile getiriyordu.

aslinda unutulan ben ve benim dogum günüm degil, unutulanlar ancak bayram günlerinde sadece iki veya üc saat ziyaret ettigimiz babamin ciddi saglik sorunlariyla bogusan iki teyzesi, iki teyzemiz. unuttuk onlari, cok uzun zamandir da sanki onlar yoklarmis gibi devam ediyoruz yasama. utanmasi gereken, boyun bükmesi gereken, mahcubiyetini dile getirmesi gereken kisi benim ama karsimda sadece bir sene dogunum günümü bir gün gec kutladigi icin hayiflanan cok asil biri var. bunu düsünerek, bunu bilerek nasil yasanir, bu yasam dürüst bir yasam midir simdi, icimden yere diz cokup aglamak geciyor ve hicbir güzel seyi hak etmedigim.

Saturday, September 19, 2009

bedel ödemek

birkac gün önce kadir gecesiydi, gece yarisinda televizyonu actim, bir vaiz söyle diyordu: "günahlarimiz var yarabbi, kusurlarimiz var, sen kusurlarimizi görmezden gel, bizleri affeyle. senin huzuruna vardigimizda utançla boyun bükecegimiz davranislar yapmaktan uzak tut bizleri, hesabini veremeyecegimiz adimlar atmamiza mani ol."

bu dua sonrasinda kusurlarimi düsünüyordum, bir inancsiz gibi yasayan inancli biri olarak kusurlarim icin af diliyordum tanridan. derken, televizyonda kucuk bir cocuk gördüm, uzun zamandir araniyordu, bir cinayet islemisti, bir can almisti vahsice. mahkeme basamaklarini cikiyordu, kaskati bir bedendi sadece, yüregi henuz dogmamisti. allahin huzurunda hesabini veremeyecegi bir günah islemisti. yasadiklari duygulara hicbir bedel ödemeksizin sahip olmaya alisik olanlar tarafindan günlerce saklandi. onu saklayanlar, ona en büyük kötülügü yaptilar, hak edilmemis bir yasama inanmasini sagladilar. simdi bu cocuk senelerini, belki de ömrünü gecirecegi hapishanede, nasil bir cehennem oldugunu hayal edebildigim yerde, bir duyguyla tanismali, aciyla tanismali. baskalari yüzünden degil baskalari icin aci cekmenin ne oldugunu ögrenmeli. belki o zaman bir ruhu oldugunu da ögrenir. dilerim hic kimse, onun bu duygularla tanismasinin önüne gecmesin.

konuyla ilgili bütün bu düsünceler aklimda dönüp dururken, bizlerin de aci cekmenin, aci cekerken acimanin ne demek oldugu üzerinde düsünmeye ihtiyacimiz olduguna inaniyorum.

Friday, September 18, 2009

yekta kopan ve görünmek

ntv'de gece-gündüz, yaz-kis, gün be gün yekta kopan görmekten yoruldum, biktim usandim. ne kadar sergi, acilis, konser ve eglence programi varsa sanirim bu adamcagizin üzerine zimmetlenmis durumda. yekta kopan bir de hikayeci, yazar. nasil oluyor da bir yazar bu kadar ortalikta görünüyor, insanlarla bu denli hasir nesir olabiliyor ve basi sonu olmayan gevezeliklere katiliyor bilemiyorum. güler misiniz, aglar misiniz, yekta kopan'in yeni hikaye kitabi da hazirmis. yekta bey kardesim, beni affedin ama bu iste bir tuhaflik var.

Tuesday, September 08, 2009

eldiven

ansizin, sebepsiz aklima düsen kelimeler olur, bugun gozlerimi tavana dikmis düsünürken eldiven dedim kendime. eldivenle ilgili biraz dusundum sonra ucup gitti aklimdan. biraz once metisin sayfasina bakarken murathan mungan'in yeni kitabini gordum, adi eldivenler, hikayeler. simdi ben bu kitabi almamazlik edebilir miyim.

Tuesday, September 01, 2009

ramazan günleri

bugun kendime birkac defa ramazanla ilgili olarak ne düsündügümü sordum, ne düsündügümden ziyade ramazan günlerini nasil anlatirdim, benim anlatacagim ramazan gününde neler öne cikardi diye düsündüm.

ahmet altan, gecen günkü ramazan yazisinda, ramazan gelince aklina bir sonbahar aksami geldigini söylüyordu. dogrusu, ramazan dendiginde benim de zihnimde bir sonbahar aksami canlaniyor. ancak bunun ötesinde bir sessizlik ve yavaslik buluyorum ramazan günlerinde. insanlarin telassiz hallerini ve daha cok kendi ic dünyalarina döndüklerini gözlemledigimde, ramazanla beraber özlemini duydugumuz bir dünyaya, insanlarin yasama birlik, saflik ve rahatlik icinde katildiklari bir dünyaya eristigimiz hissine kapiliyorum. kendi iç dünyalarinda düsüncelere dalan ve böylelikle kendilerinin ne oldugunu anlama yolunda bir adim atan insanlarin birbirleriyle didismekten bir süreligine de olsa uzaklastiklarini görmek beni mutlu ediyor.

ramazan ayinda, ben de icimdeki huzursuzlugu bir parca hafifletebiliyorum sanirim. karsit fikirlerim, birbiriyle uzlasmaz taraflarim, inisli cikisli duygularim ramazan oldugunda bana altindan kalkilamayacak hastalikli bir ruh halinin isaretleri gibi degil sahip oldugum bir zenginlik olarak görünmeye basliyor ve o bitmez tükenmez icsel sorgulamalar, belli belirsiz de olsa bir sonuca, bir karara varma istegi ansizin kayboluyor.
cool hit counter