Tuesday, January 30, 2007

Cahit Sitki

Dalgin Ölü

Dün güzel bir kadin geçti
Kabrimin yakinindan
Doya doya seyrettim
Gün hazinesi bacaklarini
Gecemi altüst eden
Söylesem inanmazsiniz
Kalkip verecek oldum
Düsürünce mendilini
Öldügümü unutmusum.

Cahit Sitki Taranci

Monday, January 29, 2007

Okumus adamlar

bir playboy un itiraflarini okudum az once. herkesin bir hobisi vardir, benim de hobim kadinlar diyen bir playboy. bakmayin siz boyle hobim kadinlar dedigine, kadinlara meyyali vallahi icten bir sevgiden, sonsuz bir muhabbetten. duygusal bir playboyum diyor, acik acik da soyluyor zaten birlikte oldugu tum kadinlara nasil arka ciktigini, hatta onlar icin bir baba figuru oldugunu ve sonra nasil yuzustu birakildigini. hic oyle kasilip boburlenmiyor, birlikte oldugu kadinlarin dokumunu cikarmiyor. samimi bir adam, playboy ilan edildigini soyluyor, acip sozluge baktim oyun cocugu demekmis playboy diyecek kadar da cocuksu, naif.

roportaji yapan muhterem akli sira dalga gececek ya hazir playboy bulmus, soruyor tabi hic asik oldunuz mu diye. 3 kere asik olmus, özlüyorum onlari, onlar gibileri cikmadi diyor. ciple, parayla, korumayla gün olmaz deyip artik gece hayatindan cekilmek istedigini soyluyor.

okumus insanlara da bir saygisi var, playboyluk okumus adami bozar demis. gozumun onune oyle okumus adamlar geliyor ki, butun yasamlarini daha iyi bir yasam idealiyle gecirmis, okuyup mezun olduklari bolumleri daha iyi bir meslek icin basit bir basamaktan öte gormemis okumuslar bunlar.

sevgili playboy abimiz, iste butun bu okumuslar en az senin kadar guzel kadinlara, guzel arabalara, yatlara, katlara talipler hatta iddia ediyorum sen butun bunlari onlar kadar dusunmuyorsundur.

Saturday, January 27, 2007

Hakki Devrim

benim hic aksatmadan takip etmeye calistigim, saygi duydugum kose yazarlarindan biridir Hakki Devrim. gerek gazetecilik deneyim ve tecrübesiyle gerekse de türk siyasi hayatinin önemli donemeclerini yasamis biri olarak kosesinden bana bir seyler katan ender gazetecilerden biridir kendisi.

Ne var ki, son zamanlardaki yazilarinda Devrim'in bazi bilgileri özensiz ve gelisiguzel aktardigini dusunuyorum. benim gozume carpan iki ornekten soz edeyim.

birincisi, Devrim'in Charlie Chaplin'in Amerika'dan Isvicre'ye daha az vergi verme amaciyla gittigini iddia ettigi yazisi. Bu yazidan hemen sonra Atilla Dorsay, Devrim'i düzelterek Chaplin'in İsviçre'ye gidisinin asil nedeninin vergiden kacma istegi degil o dönemde senatör McCarthy'nin Amerika'da baslattigi ve özellikle de sanatcilari hedef alan komunist avi oldugunu soyledi.

ikincisi, Devrim'in bir yazisinda dolayli olarak sözünü ettigi Eva Braun'u Hitler'in metresi olarak gösterisi. Oysa Hitler ve Eva Braun birlikte intihar ettiklerinde evliydiler.

Hakki Devrim benden cok daha iyi bilir ki gazetecilikte okuyucuya karsi sorumlulugun ve gazetecilik etigine bagliligin ifadesi olarak cifte- kontrol kurali vardir. Gazeteci derledigi tüm bilgi, olgu ve belgeleri kontrol ve teyit etmekle yükümlüdür.

Butun bunlari yazmamda beni tetikleyen sey yine Devrim'in bugunku yazisi. Kendisi Yesilay ve Kizilay dan bahsederken bu kurumlarimizin eski isimlerinden de soz ediyor ve ahmer'in kirmizi, ahzar'in ise yesil anlamina geldigini soyledikten sonra hilal de ay anlamina gelir, herhalde bunu bilirsiniz diyerek kucumseyici denilebilecek bir ifade kullaniyor. Simdi soruyorum kendisine, diyelim ki bilmiyoruz hilal in ay demek oldugunu, bundan utanc mi duymaliyiz, hele de kendisi gibi deneyimli bir gazeteci dogrulugundan emin olmadigi bilgileri kosesinden bir gerceklismis gibi aktarabiliyorken.

Thursday, January 25, 2007

Anna Karenina

benim kahramanlarimin basinda Anna Karenina gelir, tutkusuyla, cesaretiyle, gozupekligiyle ve tabii ki mucadelesiyle. bazi sohbetlerde Anna Kareninayi okumamis olanlarin asik olamayacagini soyleyecek kadar ileri giderim. bir hocamin nasil yani koydeki adam asik olamayacak mi elestirisine elbette olacak ama hangi derecede hangi yogunlukta olacak karsiligini vermistim. halen ayni dusuncedeyim, bir askin farkli derecelerde farkli derinliklerde yasanabilecegine inaniyorsak Anna Karenina bize kendisini tanimadan once yasadigimiz asklarin sandigimiz kadar buyuk asklar olmadigini soyleyecektir.

Bugunlerde Helen Edmundson in Anna Karenina uyarlamasi Kenter tiyatrosunda sahneleniyor. Ben henuz oyunu gormedim ama Anna yi oynayan Yesim Kocak in bir roportajini okudum. Soyle bir soru yoneltilmis kendisine: Siz Anna'nin yerinde olsaydiniz nasil davranirdiniz?

Bu soru evli bir kadina yoneltilebilecek zor sorulardan biri oldugu kadar cevabini da az cok tahmin edebileceginiz bir soru zira bana gore bu sorunun gercek cevabi bir kadinin gozleri parlamaya basladiginda, dikkati dagilmaya basladigi sirada ortaya cikar. nitekim yesim kocak da soyle yanitlamis : ' o kadar cesur olamayabilirdim. ilk etapta bu aska atilmazdim. '

Roportajin sonunda ise soyle diyor Yesim Kocak: ' kim boyle bir ask yasamak istemez ki' evet, dogrudur nasil katilmam Yesim e, elbette ister ama sunun cevabi cok onemli, boyle bir aski pecelerinin arkasinda mi yasar bir kadin yoksa Anna gibi gidip kocasina baska birisine asik oldugunu itiraf mi eder. Anna itiraf etti, her seyden vazgecti, huzurdan, rahatliktan her seyden, iste Anna Karenina yi ölümsüz yapan sey bu itiraftir.

Ismail Cem

arka arkaya aci haberler aliyoruz. bugun de İsmail Cem i kaybettigimizin haberi. farkli bir siyaset adamiydi desem cok yetersiz kalacak. Ismail Cem'in siyasete bakisi ve dunya gorusu bu ulkede pek cok siyasetcinin yanindan bile gecmedigi evrensel degerlerden besleniyordu. ic ve dis dusmanlarimiz diye sozlerine baslayip, turkiyeyi kendi icine kapali bir ulke haline getirmeye calisanlarin karsisinda uluslararasi iliskilerde uzlasmanin ve diyalogun önemini vurguluyordu. Her gecen gun biraz daha icice gecen dunyada, artik tum sorunlarin ulusal sorunlar olmaktan cikip evrensel sorunlar olarak kabul edildigi bir dunyada, meselelerin cozumunun bir devletin kazanan digerinin kaybeden taraf olarak sekillenmeyecegini, cozumlerin her iki tarafin da cikarina olacak sekilde hallolacagini soyluyordu.

Turkiye uretken bir siyaset adamini, bir aydinini daha kaybetti.

Wednesday, January 24, 2007

veda selami


bugunku kalabalik, insanlarin baris icinde ve esitlik temelinde birarada yasama arzularinin samimi ve icten ifadesiydi. vurma-vurdurma kulturunun, hamasete ve siddete dayali soylemlerin sona ermesi icin yapilan cok acik ve cok net bir cagriydi. dilegim Hrant Dink e gonderilen bu son veda selaminin, bu uzun yuruyusun yeni bir donemin, hic kimsenin vatan haini ilan edilmedigi, insanlarin kutuplastirilarak birbirlerine dusman edilmedigi bir donemin baslangici olmasidir.

Saturday, January 20, 2007

acı

aci icindeyim, bu ülkenin demokratik bir yer haline gelmesi icin, bu ülkede artik insanlarin fikirlerini özgürce ifade edilmeleri icin caba harcayan, bu ugurda sesi en güçlü cikan insanlardan biri artik yok. Hrant Dink artik yok. o kadar saskinim ki, bu gercekligi kabul etmekte oylesine zorlaniyorum ki. dun o ugursuz haberi aldigimdan beri Hrant Dink in sesi kulaklarimdan gitmiyor, ben bu ulkeyi cok seviyorum, cocuklarimla torunlarimla bu ulkede yasamak istiyorum diyen sesini duyuyorum. yuzunu gorur gibi oluyorum, biraz tedirginim bir guvercin gibiyim ama biliyorum ki bu ulkenin insanlari guvercinlere dokunmazlar diyor karsimda. goz yaslarimi tutamiyorum.

artik bu ulkede dusuncelerinden oturu insanlar yargilanmasin, sokaklarda üzerlerine tükürülmesin, farkliliklarindan oturu hic kimseye nefret dolu gozlerle bakilmasin. yeter artik bu ulkede insanlar sokaklarda adice katledilmesin, yeter yeter !!

Wednesday, January 17, 2007

Agac

siki siki kapiyorum gozlerimi, hizli hizli yurumeye basliyorum. arkama bakmazsam sayet uzaklasabilecegimi, her seyin etrafimdaki her seyin sacma bir dinginlige kavusacagini dusunuyorum.

hala arkamda olup olmadigini merak ediyorum bir yandan, gidisime boyle sukunetle karsilik vermesin, bagirsin, elinden hic birakmadigi kucuk gri cantasini firlatsin, herkesin icinde bana kufretsin istiyorum. adimlarimi siklastiriyorum, attigim her adimda onun yuregine bastigimi biliyorum. onu cok sevdigimi, arkami dondugum yasamin benim gercek yasamim oldugunu hissetsem de yuremeye devam ediyorum.

benden vazgecmeyecegini soyleyen o degil miydi, bir gelecek hayalini ilk kez benimle kurmamis miydi, basindan gecen o korkunc olayi ilk kez ve belki de son kez bana anlatmamis miydi. demek ki hala donebilirim, hala onu alip baska bir diyara gidebilirim.

ilerliyorum ve ilk sokaktan iceri birakiyorum kendimi. butun cocuklugum gectigi o genis sokaktayim, edindigim tum korkulari, endiseleri, öfkeleri, tedirginlikleri bana veren o sokagin basindaki koca agaca gidip ona sarilir gibi sariliyorum, agliyorum...

Tuesday, January 16, 2007

gunahlar

gun icinde oradan oraya kosustururken olmadik sesler duyar misiniz, size cok tanidik ayni zamanda cok yabanci olan sesler. kitabinizin sayfalarini cevirirken tanidik birini gorur gibi oluyor musunuz, tam o sirada ayni sayfayi uc dort kere okudugunuzu da fark ediyorsunuz degil mi. ara ara bir pismanlik hissi duyup, kendi kendinize lanet de ediyorsunuzdur belki. unutmayin ki siz, en guzel anlarinizi tanridan baska hic kimsenin goremeyecegi bir yere, ölüm döseginde hatirlamak uzere saklayanlardansiniz.

Sunday, January 14, 2007

Proust

" Hayatimizda önemli rol oynamis olan kadinlarin, birdenbire ve kesin olarak hayatimizdan ciktigi enderdir. Temelli hayatimizdan cikmadan evvel, arasira hayatimiza tekrar girerler. O kadar ki bazilari bunu yeni bir ask baslangici zannederler. "

Yukaridaki sozlerin yazari Marcel Proust' a minnet borcluyum. Biliyorum ki O olmasaydi ben romanlardaki bazi duygularin gercek yasamdakilerden daha derin yasandigini anlayamayacaktim.

Guermantes Tarafi'ni acip yukaridaki cumleyi arayisimin nedeni ise hem Proust'a hem de bu sozleri okuyup dusunecegine inandigim birisine selam gonderme istegidir.

Saturday, January 13, 2007

radikal

radikalin yeni uygulamasindan sanirim hemen herkes haberdar. her pazar gunu gazetenin yayin yonetmenligini unlu bir sanatci ustleniyor. orhan pamuk ilk haftanin yildiziydi. gazetenin 40 binlerde seyreden tiraji orhan pamuk un bir gunluk yayin yonetmenliginde 67 binlere firlamis.

bence gazetenin kendi icine kapali bir yapi olmadigini, haberlerin olusturulma surecinde halkin taleplerinin, ihtiyaclarinin onemsendigini, kisaca toplumla etkilesim icinde bir yapi oldugunu gostermek adina onemli bir uygulama radikalinki.

orhan pamuk hazirladigi gazetede bu ulkede yazar olmanin gucluklerini, daha genel anlamda sanatcilarin maruz kaldigi cirkin saldirilari mansete tasimis. daha da onemlisi gazeteye kendi getirdigi bir haberi kullanmis mansette.

orhan pamuk tan sonra gazeteyi bu hafta sezen aksu hazirliyor. benim bu konuda cekincelerim var. sezen aksunun bir gunlugune gazete cikarmasina karsi degilim elbette, ne var ki orhan pamuk un arkasindan ben bir yasar kemal beklerdim mesela. bu ulkede tuhaf sekilde mitlestirilen bazi isimler vardir, sezen aksu gibi, turkan soray gibi. sanirim bu hafta radikalin ticari kaygilari agir basmis ve yayin yonetmenligine sezen aksu uygun gorulmus. onumuzdeki haftalarda turkan soray gelirse sasirmayin.

Friday, January 12, 2007

Özlemler ülkesi

birak da geleyim sana
soguk ve sonsuz gulusunle karsila beni
siradanligin hazlarinda
benliginin yoklugunda.

sen özlemlerimin ülkesi
karsila beni yitirilmis umutlarinla
bastan cikarici bayagiliginla.
birak da geleyim sana.

Wednesday, January 10, 2007

Fly me to the moon

Fly me to the moon
Let me play among the stars
Let me see what spring is like
On Jupiter and Mars

In other words
Hold my hand
In other words
Baby kiss me

Julie London soylesinnn..

Saturday, January 06, 2007

tilsimli yemek

siz de yasamin tilsimina inanirsiniz degil mi. oyle anlar vardir ki kederinizi, derdinizi, tasanizi bir kenara koyar, bir anda yuzunuze yerlesiveren gulumsemenin tadini cikarirsiniz. tilsimli anlardir boyle anlar. yasamin tilsimini icinde barindiran anlar.

özge ve niranla paylasilan bir aksam yemegi de iste boyle zamanin disina tasan, hafizada yer edecek, tilsimli bir andi benim icin.
cool hit counter