Thursday, January 31, 2008

"derin devlet var mi, köksal toptan bilmiyormus. evet, ben de italyan asilli bir yugoslav bale sanatcisiyim."

ümit kivanc

Sunday, January 27, 2008

tevazu

bazi insanlar vardir toplumla hic uzlasmaz görünürler, toplumu kaba bulur, her firsatta bütün kötülüklerin kaynagi olarak toplumu isaret ederler. ne kadar tuhaftir ki bu insanlar, kendileriyle böbürlenmeyi de pek severler. yaptıkları islerle, sahip olduklari mevkilerle, sagdan soldan topladiklari övgü ve takdirlerle böbürlenir bu insanlar. icerigini kendilerinin belirlemedigi, ulasma yollarini kendilerinin saptamadigi bir mevkiyle böbürlenirken bir yandan da toplumu yerden yere vurmanin nasil bir durum oldugunu anlamis degilim.

böbürlenmenin icinde bir endise var, belirli bir durumu muhafaza etme, toplumsal saygınlıgı sürdürme istegi var. en cok kendisinden söz eden, kendisiyle böbürlenen insanlar korkuyorlar toplumun disina düsmekten. inanclari eksik, kendilerine olan inanclari. her firsatta toplumsal kabul gören bir 'basari'yi gözümüzün icine sokmalari kendilerine olan inancsizliklarindan. toplumu seviyorlar, sevmeseler kendileriyle bu kadar cok övünmezler, calistiklari kurumlari bu kadar önemsemezler, biraz daha düsünür, biraz daha sessizlesir ve biraz daha aci cekerler.

Monday, January 21, 2008

makbul yönetmen fatih akin

fatih akin'in yasamin kiyisinda filmini seyrettigimde gördügüm yüzeysel ve kliselerle dolu anlatimdan, yönetmenin siyasi tarafi agir basan bir film cekmesine karsin sahip oldugu politik safligindan ve bilgisizliginden öylesine rahatsiz olmustum ki burada da alelacele bir seyler karalamistim. daha sonra bu filme yönelik baska elestiriler var midir diye takip etsem de esasli bir elestiriye rastlamak bir kenara fatih akin'a verilen ödüllere ve gösterilen teveccühe denk geldim.

osman akinhay'in mesele dergisinin ocak sayisinda cikan 'yasamin kiyisinda' elestirisi, benim aradigim nitelikte, filmi ödüllerin degil gerceklerin isiginda degerlendiren bir elestiri yazisi. Akinhay, filmdeki solcu eylemci karakterin gercek bir karakter olmadigini, akin'in bir 'karton devrimci' tasarladigini özellikle vurgulayarak, yönetmeni gercekleri göstermemek, eksik yansitmak ya da tahrip ederek vermekle sucluyor. filmin senaryosundaki tutarsizliklara da isaret ederek filmi kelimenin tam anlamiyla yerden yere vuruyor. akinhay'in yazisinda esas önemsedigim nokta, yasamin kiyisindan hareket ederek türk sinemasinda bazi konularin, yasanmis bazi olaylarin, bazi egemen gücleri rahatsiz etmemek adina hic gösterilmedigini vurgulamasi oldu. söyle diyor : " türk sinemasi, birkac istisna örnegi disarida tutarsak, aciktan tarafgirlik yaparak, gercek sorunlari saptirarak, esas yaralarin üzerinden atlayarak, sirinlik ve dalkavukluk ederek hep egemenlerin yaninda olmustur."

ne acidir ki, bu ülkede yasanmis bazi olaylar öylesine kirli, öylesine agir ve oylesine utanc dolu ki ve olanlari örtbas edebilmek icin öylesine kalabalik bir grup caba harciyor ki bazi yönetmenler bile sanatlarindan ödün vermek, kendileri icin belirlenmis sinirlarin icinde islerini yapmak zorunda kaliyorlar. sayet bu onlar icin bir zorunluluk degil de bir tercih ve uzlasma meselesiyse, iste bu hepsinden daha aci.

Sunday, January 13, 2008

suskun

gece, bir dost gibi sokulgan, isiltisiyla aydinlatiyor odamizi.
özlemlerimiz var, burada olmadigini düsündügümüz, hep baska yerlerde aradigimiz özlemler.
ne yasamayi ne de ölmeyi beceriyoruz.
gecenin solgun isiltisinda, carsafin disinda omuzlarin, aydinlanmis.
gözlerimiz yildizlarda, kalbimiz sancili, biz suskunuz.

Friday, January 11, 2008

siyah süt ve yazarlik

baska bir blog sayfasinda, bir yazarin yasami ve yapitlarinin ayri ayri ele alinmasi gerekliligi esasina dayali bir yorum yazmistim. soyledigim sey özetle, bir yazarin yasamina dair bilgileri, o yazarin yapitlarindan cikarmaya calismanin anlamsizligi ve tuhafligiydi. o yorumu yaptiktan sonra orada kullandigim önermeyi, son günlerde üzerine cokca yazilan ve elestirilen elif şafak'in siyah süt'ü için de kullanabilecegimi düsündüm.

octavio paz, "sairlerin yasam öyküsü yoktur, onlarin yasam öyküleri yapitlaridir." der. buna benzeyen pek cok alinti yapabiliriz ve biliriz ki bazi yazarlar yasamlarina iliskin ipucu verebilecek her türlü yaziyi, günlügü, mektubu ölümlerinden evvel ortadan kaldirmislardir. gercekten de oyledir, elif safak da baska bir yazar da, kisi olarak, hepimiz gibi yasamin sikinti ve dertleriyle bogusan, kederleriyle sevincleriyle yasayip giden insanlardir. ne var ki, yazar olarak elif safak veya bir baska yazar, yazdiklarindan, ürettigi eserlerden baska bir sey degildir.

siyah süt, elif şafak'in ilk defa kendisinden söz ettigi kitabi olarak ortaya cikti. kitabi cesitli nedenlerle sevenler oldu, sevmeyip elestirenler oldu. herkesin kendi cözümlemesinde haklilik payi bulunabilir ancak benim dikkatimi ceken sey, safak'in kendisinden söz ettigi bir kitabi onun romanlariyla kiyaslayarak, safak'in yazarliginda bir düsüse isaret etmeleri ve bu noktada safak'a da biraz haksizlik etmeleri oldu.

elif safak'in yazarligi üzerine bir degerlendirme yapmak icin onun bir sonraki romanini beklemenin daha yerinde olacagini, bir yazari, onun kendi hayati üzerine söyledikleri üzerinden degil romanlari üzerinden degerlendirmeye dikkat etmemiz gerektigini düsünüyorum.

Tuesday, January 08, 2008

bilge

" güzel konusurdu o adamlar. hicbirinin yaninda kalamadim galiba. yola düserken umdugum, bir durak ötede bulacagimi sandigim, ne kadar daha güzeldi her seyden. "

bilge karasu

Saturday, January 05, 2008

harika fisek

"vak, vak, vak" dedi. " ne tuhaf bir seklin var senin. sormasi ayip, boyle mi dogdun, yoksa bir kaza falan mi gecirdin.
"hayatin boyunca köyde yasadigin belli" diye cevap verdi fisek, "aksi takdirde kim oldugumu bilirdin. yine de cehaletini mazur görüyorum. herkesin benim kadar harika olmasini bekleyemem, haksizlik olur bu. herhalde cok sasiracaksin ama ben gökyüzüne ucar, sonra da bir altin yagmuru halinde asagi inerim."
"bence bu cok önemli bir sey degil" dedi ördek. " bunun kime yarari olur ki. ama öküz gibi tarlalari sürebilsen, at gibi arabalari cekebilsen veya coban köpegi gibi koyunlari koruyabilsen, önemli bir sey olurdu."
fisek son derece kibirli bir tavirla, "vah zavallicik" diye haykirdi. "görüyorum ki sen asagi tabakadansin. benim mevkimdeki kisiler asla yararli olmazlar. bizim sahip oldugumuz yetenekler tek baslarina yeter de artar bile. ben sahsen isin hicbir türünü, özellikle de senin önerdigin isleri tasvip etmem. hatta cok calismayi, yapacak seyi olmayan insanlarin kacisi olarak görmüsümdür öteden beri."

harika fisek - oscar wilde

bir fisegin cikabileceginden daha yükseklere cikti ve yeryüzüne sactigi isiltilar milyonlarca altin isiltisindan daha fazlaydi.

dünyada sansasyon yaratmak benim alin yazim demisti, yine harika fisekte. dedigi oldu, iki yüzlü viktorya caginin en büyük sansasyonunu yaratti.

yasam, her seferinde onun yazdiklarini takip edip, gercek kildi.

oscar wilde, harika bir fisekti.

Tuesday, January 01, 2008

angel

- nora, belki de simdi sira sende, onun yasamini yazabilirsin.

- onun yasamini mi, hangi yasamini, gercekten yasadigi yasami mi, yoksa hayalini kurdugu yasami mi.

Sevgili François,

Angel'dan ne kadar etkilendigini görüyorum, etkilenmekte haklisin zira Angel'in yasami sözcüklerin var ettigi bir yasamdi. en azindan sözcüklerle varolmaya calisiyor, kendi gercekligini kendisi yaratmaya calisiyordu. isterdim ki bu filmini oscar wilde, sen ve ben beraber izleyelim. oscar'in sözünü hatirlarsin, hani dehasini yapitlarina degil de yasamina koydugunu söyleyen sözlerini. galiba angel da yetenegini yasamina koymak istiyordu, sence basarabildi mi.

ben de sevdim angel'i, bütün simarikligina, kibirli tavirlarina ve küstahliklarina ragmen sevdim. hayallerine inanmisligini sevdim, gercekler karsisinda ne yapacagini bilmez, saskin bakislarini sevdim. görüyorsun ya, gerceklere her kim yaklasirsa cani fena yaniyor, en cok da hayatlarini gerceklerden kacmak üzere 'kuran'larin cani aciyor.

seni, havuz filminle tanimistim, orada da bir sanat eserinin yazilarak degil yasanarak ortaya cikabilecegini vurguluyordun, bu vurguyu gördügüme gercekten cok sevinmistim. hazir dönem filmlerine baslamisken, hele de oscar'in dönemini ele almisken, senden bir oscar wilde filmi beklemek yüksek bir beklenti olmayacaktir eminim.
cool hit counter