Wednesday, December 24, 2008

gece oyunu

her gece düşüncelerin pençesinde kıvranırken tek kurtuluş yolu, geceye, kuralsızlığın içine bir kapı açmak. gecenin içindeki oyuna dahil olmak ve bu oyunun sürükleyiciliğinde kendimi ve peşimi bırakmayan düşünceleri unutmak. yoksa unutmak ne zor, ne zor oluyor olumsuz bir düşüncenin üzerine çarpı atıp olumluyla devam edebilmek. o yüzden ihtiyacım var gecenin içindeki sınırsızlığa, o sınırsızlığın içindeki savrulmalara. bir gece oyunu, hiç tanımadığım yüzlerin karşıma çıktığı, kendimi bir anda hızlı bir düşüşün, bir anda hızlı bir çıkışın içinde bulabildiğim, şafak sökene kadar soluk soluğa oynanan bir oyun. hepimizde karnaval kıyafetleri, hepimizin gözlerinde gece, durmaksızın koşuyoruz bir göklere, bir yeryüzüne.

Saturday, December 20, 2008

siyah kusakta baskin oran

dün gece yarisi bir tartisma programina denk geldim, gundemde özür dileme meselesi olur da o programda baskin oran hocamiz olmaz mi, elbette oradaydi ve bakin beni nasil hayrete düsürdü.

diger katilimci yusuf halacoglu, lozan antlasmasi maddelerinden bahsederken birden baskin hoca atiliverdi, dedigi su:

- lozan'a giriyorsunuz dikkat edin, iyi bilirim lozan'ı. siyah kusak var bende.

daha evvel, bir akademisyenin 'dikkat edin, bende siyah kusak var' diyerek bir digerine kafa tuttugunu görmemistim. pekcok sorunumuz var bu ülkede, belli baslilari zaten senelerdir gündemden düsmez, bazilari da var ki kaniksanmistir, lafi bile edilmez. aydin sorunu boyle bir sorundur. cekismeleri, düsmanliklari, hircinliklari, hemen her firsatta ortaya cikartmaya hazir alayciliklariyla meshurdur aydinlarimiz.

bende siyah kusak var, diyor baskin hoca. ne denir ki, allah cümlemize akil fikir versin.

Tuesday, December 16, 2008

perihan magden üzerine

bir perihan magden roportaji okudum ve beni epeyce dusundurdu. bir haftadir zaman zaman aklima geliyor, iyisi mi ne dusunuyorsam buraya yazayim derli toplu olsun istedim.

bazi insanlar vardir, karsilarinda hic kimse konussun istemezler, konusana tahammul edemezler ve sirf bu yuzden kendileri cok fazla konusurlar. oyle cok konusurlar ki karsilarindaki sesi de duymazlar böylelikle. böyle bir uslup, biraz delilik biraz da dahilik barindirir. sanmiyorum ki perihan magden bir dahi olsun, onun baskalarini dinlemekteki gonulsuzlugu bana kalirsa nefretinden.

nefretin derecesi ne kadar artarsa insanin yüregine giden kapilar da o kadar kapanir. nefretini büyüten insan, gitgide sevebilme yetenegini de kullanamaz olur. sevebilme yetenegimizi de kaybettikten sonra bizi digerlerinden ayirabilecek bir imkanimizi da yitirmis oluruz, siradanlasiriz.
perihan magden, boyle bir siradanlasma icinde oldugunu yazik ki farkedememis. roportajin bir bolumunde, kendisine dava acanlara verip veristiriyor (kuskusuz cok da hakli) ancak hakli olmadigi yer, kendisine dava acanlarin uslubunu kendisine karsi olanlara yöneltmesi. soyle diyor: "eksi sozlukte bana hakaret eden zibidi yumurcaklar benim dilimle yazmaya calisiyor. bana hakaret edip ve benim imlada yaptigim seylerin cok besinci sinif bir kopyasiyla yumurcak haliyle bir de laf yetistirmeye calisiyor." tam da eksi sozlukte kendisini elestirenlere "zibidi yumurcaklar" diyerek aslinda surekli elestirdigi bir uslubun kullanicisi haline geliyor. kendisini hincla ve nefretle elestirip tahammul edemeyenlerin saflarina kibirli ve asagilayici sözcükleriyle kendisi de katiliyor, onlardan bir farki kalmiyor zira onlar perihan magden'i ne kadar kotu ve dayanilmaz buluyorlarsa perihan magden de ayni sekilde kendisinden hoslanmayanlari zibidi hatta kimi zaman fasist buluyor.

malumunuz, parihan magden, demokrasinin de yilmaz savunucularindan biri, eminim kendisine göre en önde gidenidir. kendisi de soyluyor "demokrasi sinifinda ilkokul ücteki gerizekali cocuklarla okumaktan biktim" diyor. düsüncelerini ve sözlerini baskalarini mahkum etmek üzere kuran insanlarin demokrasi anlayisindan daima suphe etmisimdir, birileri eksi sozlukte bana hakaret etse, üzerinde durmaz sessizce gecer giderim, sayet eli yüzü düzgün bir elestiri yapilmissa oturur kendimce bir cevap yazarim ama orada benden tamamen farkli düsünen bir zihniyet de olsa zibidiye bakin, benim imlamla beni elestirmeye kalkismis demeden, onu mahkum etmeden, onunla olan etkilesimimi koparmadan yaparim bunu cunku benim anladigim demokrasi anlayisi bunu gerektirir.

Thursday, December 04, 2008

yesil

süleymaniye camii'nin tam karsisinda buldum kendimi.
zamanini kaybetmis bir hava, önümde genis bir taslik, tek basima oturuyorum, soguk ve cansiz.
dar bir kapi, arkasinda yükselen yesiller, kosup gecmeli su dar kapidan, kucaklamali beni agaclar ve yesillere sarmali yasami.
cool hit counter