Thursday, January 25, 2007

Anna Karenina

benim kahramanlarimin basinda Anna Karenina gelir, tutkusuyla, cesaretiyle, gozupekligiyle ve tabii ki mucadelesiyle. bazi sohbetlerde Anna Kareninayi okumamis olanlarin asik olamayacagini soyleyecek kadar ileri giderim. bir hocamin nasil yani koydeki adam asik olamayacak mi elestirisine elbette olacak ama hangi derecede hangi yogunlukta olacak karsiligini vermistim. halen ayni dusuncedeyim, bir askin farkli derecelerde farkli derinliklerde yasanabilecegine inaniyorsak Anna Karenina bize kendisini tanimadan once yasadigimiz asklarin sandigimiz kadar buyuk asklar olmadigini soyleyecektir.

Bugunlerde Helen Edmundson in Anna Karenina uyarlamasi Kenter tiyatrosunda sahneleniyor. Ben henuz oyunu gormedim ama Anna yi oynayan Yesim Kocak in bir roportajini okudum. Soyle bir soru yoneltilmis kendisine: Siz Anna'nin yerinde olsaydiniz nasil davranirdiniz?

Bu soru evli bir kadina yoneltilebilecek zor sorulardan biri oldugu kadar cevabini da az cok tahmin edebileceginiz bir soru zira bana gore bu sorunun gercek cevabi bir kadinin gozleri parlamaya basladiginda, dikkati dagilmaya basladigi sirada ortaya cikar. nitekim yesim kocak da soyle yanitlamis : ' o kadar cesur olamayabilirdim. ilk etapta bu aska atilmazdim. '

Roportajin sonunda ise soyle diyor Yesim Kocak: ' kim boyle bir ask yasamak istemez ki' evet, dogrudur nasil katilmam Yesim e, elbette ister ama sunun cevabi cok onemli, boyle bir aski pecelerinin arkasinda mi yasar bir kadin yoksa Anna gibi gidip kocasina baska birisine asik oldugunu itiraf mi eder. Anna itiraf etti, her seyden vazgecti, huzurdan, rahatliktan her seyden, iste Anna Karenina yi ölümsüz yapan sey bu itiraftir.

10 Comments:

Blogger thelunatic said...

müthiş bir laf vardır kim söyledi hatırlamıyorum ama şöyle demiş (bir edebiyatçı sanırım) :
gerçek hayat mı romanı, romanlar mı gerçek hayatı taklit eder?
içinden çıkılamayacak bir soru belki. fasit daire. anna'dan yola çıkarak anna yı okumamayan birinin aşkı bilemeyeceğini söylemek fazlasıyla ileri gitmek olmanın dışında, tırnak içinde aşkın öğrenilecek birşey olması fazlasıyla akıl dışı gibi geliyor bana.en azından gerçek hayatta aşkı tatmış birileri zaten bu düşünceyi değilleyeceklerdir. aşk hayal dünyasında belki çok daha güzel yaşanabilir ama gerçekten aşk denilen şey önce hayal dünyasında mı vardır? yani aşk gerçekten mi çıkmıştır, yoksa kurmaca romanlardan mı?

11:44 PM  
Blogger Dilara said...

oo milliyet sanat okuyoruz.
gıh gıh gıh. enteLLLLLektüel yorumlar yapmıycim :] ben de okudum, bırravo bize.

-daha yüzeysel olamam.

11:51 PM  
Blogger Melmoth said...

thelunatic: o muthis lafin sahibi Oscar Wilde. tabii Wilde soru biciminde degil cok net bir sekilde yasamin sanat eserini taklit ettigini soyler.
benim iddiam edebiyatla icice yasayanlarin, yasamayanlara oranla aski daha derinlikli yasayacaklaridir. Ve tabii edebiyat deyince ask deyince arkasindan benim icin Anna geliyor.

lavender: milliyet sanati nereden baksan 3 senedir okumuyordum ama isin icine Anna girince durum degisti :)

1:56 AM  
Blogger indis said...

aşk çok fazla hissiyat ve bi o kadar da kimyanın bir araya geldiği bi durumdur. edebiyatla iç içe yaşayan insanların daha derinlikli olarak aşkı yaşayacakları iddiasına katılmıyorum. müzikle ilgilenen birisi olarak ben de, aşkımı şarkı sözlerinde bulabilir ve kendimi şarkılar üzerinden ifade edebilirim. bu tür ilgi alanları, karşı taraftan da anlaşıldığı sürece, aşkın süslenmesine yardımcı olur diye düşünmekteyim. ayrıca aşk ile ilgili olarak bu tür iddialı genellemeler yapılması hoş diil. bi de aşık olduğunu sananlar var.

ayrıca yaşasın aşkını gerçek hayatta cesurca yaşayanlar demek istiyorum aşkını hayallere hapsedenlere de aşk olsun..

aslında aşk için herşey geride bırakılır mı konusunda da söyliyceklerim vardı ancak sürem bitti.. aş k ı n g ö z ü k ö r d ü r . biiiiiiiiip..

10:00 AM  
Blogger thelunatic said...

lavender, bu konunun milliyet sanatla nasıl bir alakası var acaba?
ve
"daha yüzeysel olamam" ne manaya geliyor?

10:09 AM  
Blogger Dilara said...

melmoth: güzel milliyet sanat aktivite baabına. bi de time out. tavsiye ederim :)

thelunatic: sevgili bay/bayan, muhtemel comment moderator olduğunuz günden bu yana kaç can yaktınız kim bilir. çok ilkokulca olacak lakin burdaki durum melmoth ile benim aramda olan bi laf alışverişi/latife. sizin benim cümlelerimi anlamayışınız demek, benim ekstra efor sarfetmem demek şu an olduğu gibi. sizden ricam anlamadığınız yorumlarıma karşılık insanların bloglarında koment atmamanız. sevgiler.

12:23 PM  
Anonymous Anonymous said...

blogu olmayan insan kitlelerine de yorum sayfasında yer açtığınız için öncelikle size bir teşekkürü borç bilirim arda bey.:)
asıl diyeceğim şudur ki;
theo angelopulos ve filmleri
-özellikle 'ağlayan çayır'-
hakkında bir yazı bekliyorum sizden.yalnızca bu.

sevgiler..

5:09 PM  
Blogger Melmoth said...

indis: yazdiklarin aklima müzik gibisi var midir diyen bir roman getirdi. Gertrude, tum hayalleri, istiraplari ve tabii ki aski melodilerin doldurdugu bir romandir.

Lavender & thelunatic : Neden Anna Karenina'ya hepberaber gitmiyoruz, Anna'dan konusurduk :)

niran: ne zaman gelecek niran'in yorumu diye merak ediyordum :) Angelopulos'un filmlerini gormedim ama su siralar icimden bir Bertolucci yazisi gecmiyor degil :)

7:59 PM  
Anonymous Anonymous said...

sakın yorum yapmıyorum diye yazılarını okumadığımı düşünme.okuyorum,hem de zevkle.

bir angelopulos filmini beraber izlemeye ne dersin o zaman?

bertolucci yazını merakla bekliyorum.:)

en kısa zamanda görüşmek dileğiyle..

9:28 AM  
Blogger Melmoth said...

izleriz tabii. sen cabuk don uzak sehirlerden :)

8:23 PM  

Post a Comment

<< Home

cool hit counter