Monday, June 29, 2009

Eszter


parma kontesi'yle heyecanlandirmisti beni sandor marai. simdi eszter'in mirasi'ni yayinlamis yapi kredi. bu kitabi bir an evvel edinmek ve kosa kosa eve gelip okumak icin sabirsizlaniyorum.

Friday, June 26, 2009

steve forrest


bu adam, davul calmanin cok ötesinde bir seyler yapiyordu dün gece. karsisindaki kalabaligi, bir boslugun, derin bir boslugun icinde sürüklenmeye, parcalanmaya ve en nihayetinde kaybolmaya cagiriyordu. onun karsisinda hepimiz sahteydik, hepimiz taklid, hepimiz tutarli ve hepimiz bir bütün. bir tek o, sinirsiz enerjisiyle davula her vurusunda parcalaniyor ve kendisi oluyordu. bana öyle bir his verdi ki sahneye cikip, bayilincaya kadar davul calabilirdim.

Sunday, June 21, 2009

cuma saati

cuma günü ögle saatlerinde, üsküdar'da bir büfeden su almak istedigimde, "cuma saatinde satisimiz yoktur" cevabini aldim. nedir bu cuma saati diye dusunurken karsimdaki camiiyi görünce anladim durumu.

'iste irtica' cigirtkanligi yapacak biri degilim ama üsküdar belediyesinin dünya tasavvurunu sevmedim diyeyim.

Thursday, June 18, 2009

cocuklar herkesin arkadasidirlar


bugun yolum is bankasi kültür yayinlarinin kadikoy'de yeni actigi kitabevine düstü. eskisine göre daha genis, aydinlik, kitapliklarin üzerinize yürümedikleri gibi yürüyüsünüze eslik ettikleri hos bir mekan olmus. benim icin daha önemlisi dükkanda cocuklar icin de ayri bir alan ayrilmis olmasi. üzeri masal kitaplariyla dolu kucuk bir masanin etrafina konmus üc kücük tabureyi gördügümde, hicbir arkadasimin orada olmayisindan da istifade ederek, kendimi o büyülü alana biraktim.

cocuklar icin ünlü kisiler ansiklopedisi diye bir kitabi karistirmaya baslayinca yazarlar bölümünde karsima andré gide cikti. gide'le ilk defa ne zaman karsilastim diye düsündüm, hemen arkasindan bu kitabi benim gibi karistirirken andré gide'i taniyacak arkadaslarim icin sevindim. bir gün bir kizim olursa onun bu kitabi nasil karistiracagini hayal ettim.

hayallerimle esas demek istedigim noktadan uzaklasmayayim. is bankasi cocuklar icin elinden geleni yapiyor ve birbirinden degerli diziler yayinliyor. bana düsen bu kitaplari edinmek ve onlara icten bir tesekkur etmektir.

Tuesday, June 09, 2009

patricia kaas - bati kompleksi

biraz önce patricia kaas'i gördüm, okan bayülgen'in gayretkes fransizcasini aralara sikistirmak suretiyle sordugu sorulara sakin, ölcülü, tevazu dolu yanitlar veriyordu. böyle bir dünya starini karsisinda bulan her türkün soracagi bir soruyu tabii ki bayülgen de sordu. türk seyirciler hakkinda ne düsünüyordu patricia kaas.

bati ile ezelden gelen bir sorunumuz var. onlara danismadan bir is yapamiyoruz, onlarin destegi, düsüncesi her zaman önemli, onlarin icazeti olmadigi zaman eksigiz. iste bu yuzden ülkemize ne kadar batili düsünür, sanatci, gezgin, tüccar gelse hemen soruyoruz 'peki, türkler hakkinda ne düsünüyorsunuz, peki ülkemizi nasil buldunuz'. insanin icinden size ne kardesim, birakin da ne düsündükleri kendilerine kalsin diyesi geliyor.

bütün bu yazi aklima bugun ikinci kez bir orhan pamuk romani getiriyor, bu sefer beyaz kale, bir daha okumali ve düsünmeli bati-dogu meselesini.

Wednesday, June 03, 2009

jacques verges


kisiligimi, kendimi olusturma sürecimi kitaplara duydugum yakinlik kadar kimi insanlara yönelik hayranligim da belirlemistir diye düsünüyorum. bunun böyle olmasinda, üyesi oldugum ülkede, insanlarin, kitaplardan daha cok kisilerin etkisi altinda kalma egilimi vardir belki de. öyle ya da böyle, bazi kahramanlarim var ve bu listeye son eklenen isim jacques verges.

verges, bir avukat, kimilerinin terörün avukati dedigi, toplumlarin lanetledigi, linc ederek öldürmek istedigi diktatörleri, katilleri, suclulari savunan bir avukat. kimilerinin gözünde ise her savunmasında, hakim düzenin hukukunu sorgulayarak, sömürülen halklar icin adalet isteyen bir devrimci. verges, bana karanlik taraflarimi, hayatim boyunca yaptigim kötülükleri düsünme firsati veren bir adam. belki onu bu yüzden, bana sucun, suclulugun ne oldugunu anlama yolunda farkli kapilar actigindan seviyorum, belki de, onun bir durusma sirasinda kendisini 'çinli, çinli' diyerek küçümsemeye calisan kalabaliga dönerek 'evet, çinliyim, sizin atalariniz ormanda armut toplarken, benim atalarim saray yapiyordu' deyisindeki simarik cocuk halini seviyorum. hepsinin ötesinde, verges'i, hangi sartta olursa olsun, puro icmek gibi, özenle ve zevkle giyinmek gibi kucuk yasamsal tutkularindan asla vazgecmeyecegini düsündügüm icin seviyorum sanirim.

jacques verges, gectigimiz günlerde istanbul'da bir konferans vermis, gec haberim oldu, gidemedim. onu görmeyi, elini sikmayi, belki iki cift laf edebilmeyi isterdim.

bu arada, metis yayinlarinin verges'in 'savunma saldırıyor' baslikli kitabini yayinladigini da söylemeliyim. tam su sirada, ntv'de 'terörün avukati' belgeselini bir kez daha görmek istedigimi de ekleyeyim. belki bir duyan olur.
cool hit counter