Sunday, June 20, 2010

gökyüzüne sevgimle

hayatinda tanidigi en bilge adamin, okuma-yazma bilmeyen bir domuz cobani olan dedesi oldugunu söyleyen bir adamin cocuklugunu hayal ediyorum bu gece. dedesiyle birlikte bir incir agacinin altina uzandiklari gecelerde yapraklarin arasindan bir görünüp bir kaybolan yildizlarla konusmalarina kulak kabartiyorum. belki bir yildiz secip rüyaya daliyorlardi, sonra o yildizin gelip kendilerini gökyüzüne tasimasini umuyorlardi. dedesinin masallariyla, anlattigi efsaneler, kulaktan kulaga tasinan kadim söylentilerle canlaniyordu gece, insanlarla dolup tasiyor, hareketleniyordu. rüyalara ve bu dünyanin güzelligine inanmış iki hakiki insanin torunlariydi. anneannesinin sözlerini hatirlatiyordu, 'nasil güzel bir dünya bu, yazik ki ölecegim' diyordu anneannesi. ölümün yaklastigini hisseden dedesi, bir daha göremeyecegini bildigi agaclara bir bir sarilarak veda ediyordu bu yasama. vaktiyle, üzüntüsünü gidip bir agaca sarilarak yasayan basibos bir adamin hikayesini anlatmayi denemistim, onu hatirliyorum, sarilacak agaclar bulabilir miyiz bugun onu düsünüyorum, doya doya bakabilir miyiz gökyüzüne, al gökyüzüm senin olsun diyebilir miyiz sevdigimize bilmiyorum.

sanirim onun, benim bilmiyorum dedigim bu sorulara bir cevabi vardi, körlük diye bir roman yazdi ve insanliga dair umutsuzlugunu anlatti. yakin gelecekten de umutsuzdu, demokrasinin bir tahakküm bicimi aldigini söylüyordu. jose saramago, ona bu dünyanin güzelligi anlatan iki insanin yaninda, yildizlarin arasinda simdi. birazdan cikip gökyüzüne bakacagim, gözlerim parlayarak yeryüzüne yaklasacak bir yildizi arayacak ve öyle uykuya dalacagim.

jose saramago'yu, dedesi ve anneannesini asla unutmayacagim.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home

cool hit counter