düsünceler-2
ygs sinav sonuclari aciklandi ve ögrendik ki cerrahpasa tip fakültesi ögrencisi günay yolcu kardesimiz birinci olmayi 'basardi'. gecen seneki sinavda 16. olan ve hayalindeki okula giren, okulunu degistirmeyi de düsünmeyen günay, kendisine söz vermis, birinci olmak icin bir kez daha sinava girmis ve birinci olmus. cancagizim, bu ne hirs ve bu ne küstahlik diyebiliriz hatta senin 16. oldugun sinav ygs degildi baska bir sinavdi artik oyle bir sinav olmadigina göre kendine verdigin birincilik sözünü de asla tutamayacaksin diyerek günay'i biraz kizdirabiliriz. öyle ya, bu ülkede her gün kanun, kural, yönetmelik ne varsa degistirilir, bu yüzdendir ki cok planli yasayan dostlarimiz icin elverisli degildir 'yalniz ve güzel' ülkemiz.
günay'i cok kizdirmak istemem ama insanin kendisine sinavda birinci olma sözü vermesini cok garipsedim. olur da günün birinde günay kendisinden süphe etmeye baslarsa ve bazi sorularla basbasa kalirsa bir duvara toslamasi ne yazik ki kacinilmaz olacak. sinav birincilikleriyle, okul basarisiyla, aldigi iyi egitimi ve zekasiyla kendine özgü bir insan yani zayifliklariyla, tuhafliklari ve takintilariyla kendi yolunu cizebilen bir insan olabilmenin mümkün olamayacagini anladiginda umarim yasam onun icin katlanilmaz bir yer olmaz.
günay'i cok kizdirmak istemem ama insanin kendisine sinavda birinci olma sözü vermesini cok garipsedim. olur da günün birinde günay kendisinden süphe etmeye baslarsa ve bazi sorularla basbasa kalirsa bir duvara toslamasi ne yazik ki kacinilmaz olacak. sinav birincilikleriyle, okul basarisiyla, aldigi iyi egitimi ve zekasiyla kendine özgü bir insan yani zayifliklariyla, tuhafliklari ve takintilariyla kendi yolunu cizebilen bir insan olabilmenin mümkün olamayacagini anladiginda umarim yasam onun icin katlanilmaz bir yer olmaz.
2 Comments:
senden bu konuda bi yazı bekliyordum ve hiç de şaşırmadım doğrusu. bu tip haberler ve insanlar hakkındaki düşüncelerini öyle iyi biliyorum ki. ama ne yazık ki artık benim aklıma kendimden yola çıkarak direk şu geliyor, günay gibi olmayan insanları hayat öyle bi ezip geçiyor ki onlar da başarısız ve dolayısıyla çook mutsuz oluyorlar. yani duvara toslayan esas onlar oluyor. bu örneğe özne olarak kendimi koyuyorum, dört-beş sene önceki üniversiteye yeni başlayan özge değilim işte, herşey hallolur derken herşey her gecen gün kötüye gidiyor. senin dediğin bu laflar okurken çok güzel ama yaşarken aslında sen de biliyorsun ki hayat böyle de pek katlanılabilir bi yer olmuyor. kızma ama senin de durumun benden çok farklı sayılmaz. ne istediğini bilmemenin yüceliğinden bahsederken de insan duvara tosluyor yani.
mesela benim aklımda bu salak boğaziçini bırakma ve össye girme fikri var ama yapamıyorum, neden biliyor musun günay gibi kendime sözüm ve güvenim yok. hırsım yok. daha doğrusu geleceğimi göremiyorum. ve en önemlisi ne istediğimi bile bilmiyorum.dolayısıyla işler yolunda gitmiyor. ve hergecen gün zorlaşıyor.
yani o yüzden işte ben seni ve bu yazılarını anlayamıyorum. evet bizim seçtiğimiz yol veya bakış açımız günayla bir değil, ama doğru olan yada insanı mutluluga götüren de bu değil maalesef.
ayrıca o dershaneler falan filan kimbilir ne vaadlerde bulunmuştur bu cocuğa, bir de onu düşün. :)
elsacigim,
yasamdan bir seyler istemekle basliyor sanirim mutsuzluk, bir seyler istemeye kosullandiriliyoruz ve isteklerimize ulasmak icin gecmemiz istenen yollardan gecmeye sartlandiriliyoruz. yolun ortasinda bir yerde, durup kendimize bakmayi akil edebilirsek, o andan itibaren düse kalka, incinerek, küserek, kirilarak bir yasam cizgisi tutturuyoruz. kendimize ait düsüncelerimiz, isyanlarimiz, tutkularimiz ancak o belirlenmis yolun ötesinde baska yollar da olabilecegini düsündügümüz anda ortaya cikmaya basliyor. günay ve onun gibi 'basari' odakli yasayanlarin yasamin bir ruhu varsa sayet o ruhu asla bulamayacaklarini düsünüyorum, bulamayacaklar cünkü 'basari' fikri öylesine gözlerini kamastiriyor, onlari öylesine büyülüyor ki kendilerinden süphe etmeyen hirsli ve kibirli insanlara dönüsüyorlar.
evet, dedigin gibi bizleri de ezip geciyor yasam ama yine de sana bir mutluluk recetesi sunulsa, al sana mutluluk bu iste dense, bunu kabul edip noktayi koyar miydin bilmiyorum. sadece yasami anlamaya calistigimizi, bunun da hic bitmeyecek bir sürec oldugunu, elimizden geldigince bazen ona katlanarak, bazen sevgiyle güzelliklerini paylasarak, bazen merhametle acilarini dindirmeye calisarak yasama, yasamimiza layik olabilecegimizi düsünüyorum.
mutlulugun da yasami 'basari' gibi ne oldugu belirsiz kavramlara ulasmak icin bir arac olarak kullanildiginda degil icindeki tüm duygularla birlikte kucaklanabildigi zaman hissedilebilecek bir sey oldugunu düsünüyorum.
ben bu kadar yazdim ama biliyorum ki sen bütün bunlari benden daha iyi biliyor ve benden daha incelikli bir sekilde yasamina geciriyorsun.
Post a Comment
<< Home