Wednesday, April 21, 2010

beş şehir ve merhamet

onur ünlü, 'polis' ve 'güneşin oğlu'ndan sonra 'beş şehir' ile kendisini de bizleri de şaşırtmaya devam ediyor. şaşırttığı ölçüde etkiliyor, düşündürüyor, alışılmışın dışına çıkıyor ve özgünleşiyor. türk sinemasi, onur ünlü'nün düs ve gerceklik arasinda gidip gelen büyülü dünyasiyla yenileniyor. 'beş şehir', can acitan bir film, kahramanlarinin acili bir yalnizliga mahkum edildigi, bir aciyanin da cikip 'ben buradayim' demedigi bir film. bu filmi izleyip de aci cekmenin, yalnizligin, sevgiye-sevilmeye duyulan insani ihtiyacin ne demek oldugu üzerine düsünmeyecek biri yoktur sanirim.
polis aydin, filmin kahramanlarindan, sehir yasamina ayak uydurmaya calisan, bakisiyla, durusuyla, sesiyle, soluguyla, tepeden tirnaga yalniz bir adam. öylesine yalniz ki ve beni bir sahnede öylesine etkiledi ve yüregimi öylesine ezdi ki sirf bu adami, bu karakteri, tansu biçer'in olaganüstü oyunculugunda polis aydin'i görmek icin bile gidilir bu filme.


beş şehir'de çok fazla duygu var ama merhamet yok. çok aci var ama acimak yok. ben insanlari birbirlerine yaklastiran duygunun merhamet oldugunu düsünürüm, hic kimsenin ve hicbir duygunun bizi bir baskasinin acisini, kederini paylasmaktan alikoyamayacagina, alikoymamasi gerektigine inanirim, bana sefkatle ve sevgiyle yaklasan, bir derdimi samimiyetle paylasmaya calisan bir eli geri cevirmem. beni hayli etkileyen 'yorgun sevda' romaninda irfan yalçın bakın ne diyor: "yaralarını öpebilecegim insanlar var, benim acım onlardan'. evet, yaralarını öpebilecegimiz insanlar olmali, bir yaraya da merhem olabilmeliyiz bize taninmis su kisacik yasamda, zaten insan baska neye yarar ki allah askina.




0 Comments:

Post a Comment

<< Home

cool hit counter