Tuesday, January 31, 2012

zenne

zenne'ye giderken beklentim cok yüksek degildi hatta biraz da korkuyordum acaba 'cogunluk' gibi bastan sona kliselerle dolu bir filmle karsilasir miyim diye. öyle olmadi, hele de filmin ikinci yarisinda kasildim kaldim oturdugum yerde. hepimiz icin zor ve katlanilmaz olan yasamin, kimileri icin cok daha sert, acimasiz ve sikintili oldugunu gösteren, hatirlatan ve hayal ettiren, insanlik gururu tanimayan bir vicdansizligin yarin bir gün bizim icin de söz alabilecegini hissettiren bir filmdi.

sahici insanlarla karsilasmaya musait bir zamanda yasamiyoruz. oysa ben bu filmde sasirtici derecede sahici bir karakterle, bir anneyle karsilastim. tilbe saran'in oyunculugunda, esini askerde kaybeden, biri escinsel kimligiyle ayakta kalmaya calisan, digeri travmatik bir askerlik sonrasi alkolik olan iki ogluna sarilan bir anne. feminist arkadaslarimiz, annelerinin kucaginda cocuk kalan erkekler görmekten pek hoslanmamislar, onlar, bir kanepe üzerinde gece gündüz bira icen ogullarina 'kayinti' getiren anneler görmeye dayanamiyorlar. neden bilmem boyle elestiriler duydugumda aklima ilk gelen murat uyurkulak'in sözleri oldu. tol'u yazdigi zamanlar, yayinevinden reddediliyor ve izmir'e annesinin yanina gidiyor. hic unutmuyorum, 'annem sigara ve bira parami asla eksik etmemistir, sag olsun' gibi bir cümlesi vardir. feministler, bu sözlerden de hoslanmazlar eminim ama n'apalim ki böyle anneler var.

son senelerde, türkiye'yi bati'ya sikayet eden fimlerin epey itibar gördügünü, festivallerden ödüllerle döndügünü biliyoruz. zenne'yi biraz da böyle isbirlikci olmadigi, batiya yaranmaya calismadigi icin de sevdim sanirim. batili bir gözün esiri olmadan da kendi ülkendeki hak ihlallerini anlatabilirsin, hatta sirf öyle olmadigin icin anlatmak istedigini gercekten anlatabilirsin, izleyende bir his birakabilirsin. zenne'de, iki escinselin yasamlarina dahil olan alman bir fotografci var, isterim ki herkes görsün bu karakteri, onun gibi niceleri ortadogu'da insan 'kurtarmaya' calisiyor. kurtarmaya calistiklari insanlar ölüyorlar, verdikleri umutlarla, yeni yasam vaatleriyle öldürüyorlar insanlari, bir fotograf karesi yakalamak ugruna hic bilmedikleri yerlerde türlü tehlikelere sürüklüyorlar onlarca yasami. insan yasamini degistirmek istiyorsa, önce bu degisiklige hazir olmali ve ona böyle bir degisiklige hazir olup olmadigini söyleyecek tek bir kisi olmali, kendisi.

diyecegim o ki, izleyin zenne'yi, hayal gücünüzle ve yüreginizle izleyin.

2 Comments:

Blogger nouvelle said...

zaten izlemeyi düşünüyordum, senin bu yazından sonra kesinlikle izleyeceğim! bu arada tol'u beğenmemiştim ama o annenin ellerinden öperim.

10:19 PM  
Blogger Melmoth said...

izle bakalim sen nasil bulacaksin.
tol'u ben de begenmemistim. uyurkulak'in öfkeli üslubunun, her an birinin yakasina yapisacakmis gibi burnundan soluyan tavrinin kimi zaman gözlem gücünü zayiflattigini düsünüyorum. yine de tol'daki durusunu ve anlatmak istediklerini anliyor ve bunlari dile getirmis olmasini hayli önemsiyorum.

1:16 AM  

Post a Comment

<< Home

cool hit counter