düssel
pan'in labirentini henuz gormediyseniz, mutlaka gidin gorun gercekle düsün icice gectigi bu filmi. sinemada tarihi bir olayin anlatiminda kullanilan geleneksel tekniklerin disina cikarak perilerle, sihirlerle, cesitli yaratiklarla dolu masalsi bir dunyayi 1944 ispanyasinin fasist-cumhuriyetci mücadelesinin icine yerlestirmis yönetmen. bir taraftan düssellik, bir taraftan gercekligin yikiciligi.
gundelik yasamda karsilastigim bazi durumlarda da tarihsel bir olguyu anlamaya calistigim zamanlarda da bazi seyleri aciklayamamak, nedenini bulamamak beni rahatsiz etmiyor. Bilakis, boyle anlasilmaz olaylarin gerekliligine de inaniyorum. olaylara farkli acilardan, sorularla ve sorgulayan gozlerle bakabilmek boyle mumkun oluyor benim icin.
gundelik yasamda karsilastigim bazi durumlarda da tarihsel bir olguyu anlamaya calistigim zamanlarda da bazi seyleri aciklayamamak, nedenini bulamamak beni rahatsiz etmiyor. Bilakis, boyle anlasilmaz olaylarin gerekliligine de inaniyorum. olaylara farkli acilardan, sorularla ve sorgulayan gozlerle bakabilmek boyle mumkun oluyor benim icin.
8 Comments:
çok çekici geldi film, olsa da izlesem hemen dedim =)
gündelik yaşamda karşılaştıgım bazı durumlarda açıklayamamaya, soruları cevapsız bırakmaya tahammül edemiyorum. beynim yarım bırakmıyor, kendimce bir açıklama bulana kadar düşünüp duruyor. bazen paranoya oluyor, bazen yanlış çözümlemeler, bazense tamamen yanlış algılamalar-sanrılar. ama her neyse çıkan sonuç, benim düşünce yapım açıklanamayan, anlaşılamayan bir şeylerin var olduguna imkan tanımıyor. neticede her şey temeldeki basit fikre ulaşıyor: yoktan varedilemez-vardan yok edilemez fikrine. o yüzden yaşanan her seyin, her olayın, her davranışın altında yatan bir nedeni ve açıklaması olmalı bana göre. elbette ben ancak kendimce kılıflar giydirir ve kendi sonucumu bulurum. emin olamamaksa, evet, hiç bir zaman cevabımdan emin olamam. yine de kendi cevabıma ulaşana kadar sorgular sorar farklı açılardan bakarım. o yüzden, bence açıklanamayan bir şeyler bırakmaya tahammül etmek, düşünmekten pes etmekle paralel. anlaşılmaz şeylerin olduguna inanmak ve açıklayamamak da sorgulayan soran gözlerin sonucu olmamalı.
emir bey, bir de suareye gidersen filmden alacagin zevk katmerleniyor diyebilirim :)
yasama keskin isiklarin berrakliginda bakmaktansa bir sis perdesinin ardindan bakmayi tercih ediyorum. Bizler hislerimizin izinde veya eldeki somut belgelerin isiginda olaylara aciklamalar getirir, cevaplara ulasiriz. ben daima bu cevaplarin eksik oldugunu dusunmeye egilimli oldum. Hatta tum dunyanin uzerinde birlestigi konularda dahi baska bir yone bakmak arzusunu duydum.
bazi olaylarin icindeki bilinmezlik, anlasilmazlik ise benim hosuma gidiyor gercekten. hayatta boyle seylerin olmasi olmamasindan iyidir diye dusunurum hep.
dünyanın en yüzeysel ve basit yorumunu yapıyor olabilirim, ama pan'in labirenti kesinlikle şa ha ne bir film.. bir de size tavsiyem panslabyrinth.com' a gidip soundtracki dinlemeniz, indirmenize gerek yok.. bilgisayarı açık bırakıp saaterce dinlenesi, hele o ninni..
su anda dinliyorum, gercekten etkileniyorum dinlerken. ve sanirim gidip bir kez daha izleyecegim filmi gosterimden kalkmadan.
filmin sonuna inandınız mı? ben inanmadım! kızın panla konuştuğu son sahnede üvey babasının onu yalnız görmesinden sonra öyle yıkıldım ki.. kandırıyolar mi bizi.. mutlu sonlar sadece hayallerde, masallarda mı olur?salondan çıkarken boğazıma birşey düğümlendi..
sena, o sahne benim de icimi burktu. sadece hayalleri olanlarin dolu dolu yasayip yalniz ölecekleri gibi bir sey dusundum ve tabii gerceklik denilen seyin sadece bir yanilsama oldugunu.
This comment has been removed by the author.
Post a Comment
<< Home