Ögretmen Haluk ve arabasi
babamla dedemin arasinda hicbir zaman asmayi basaramadiklari bir duvar vardi ve sanirim bu nedenle babam bir firsatini buldugunda dedemi gulumseyerek ve özleyerek de olsa elestirmekten hic geri durmaz. mesela ne zaman cocukluk anilarindan soz etse dedemin uzerinde tek bir cizik bile gormeye dayanamadigi arabasini bir gece nasil kacirdigini biraz da gururla anlatir. arkasindan, dedemin yakin cevresi ne yaparsa onun tersini yapmayi gorev bilen bir adam oldugunu ( dedem ömrünün sonuna kadar boyle bir adamdi gercekten ) o yuzden de herkesin bir amerikan arabasi sahibi oldugu dönemde dedemin gidip markasi opel olan bir araba aldigini dertlenerek hatirlar, annemle bana da hatirlatir.
ben amerikan arabalarinin dolmus olarak kullanildigi dönemin cocugu olarak bir zamanlarin o kiymetli arabalarinin kimsenin binmek istemedigi toplu tasima araclarina donusunden üzüntü duyar, o arabalarin icinde yolculuk yapmayi bir sans sayardim. zamanla cagimizin bize sundugu tek sey olan konfor, dolmuslarimizi da daha ferah, rahat ve 'modern' hale getirirken amerikan arabalarinin sayisinin iyice azalisini ve dolmus siralarindan sirf amerikan arabasina binebilmek adina defalarca kuyrugun en sonuna gectigimi hatirliyorum. tabii özellikle de ögretmen haluk'un arabasini.
Biz yillar sonra modadan acibademe tasindigimizda kadikoy-acibadem arasindaki dolmus hattinda simdiki gibi minibusler degil taksi-dolmuslar calisiyordu ve bunlarin arasinda tek bir amerikan arabasi vardi, o da ögretmen haluk dedikleri ( neden ögretmen dediklerini hic anlayamadim) 60 yaslarinda, kalin cerceveli gozlukleri olan ve sarhos araba kullandigi rivayet edilen bir adamdi. Dolmus bekleyenler ögretmen haluk'un arabasina gerek onun sarhoslugu gerek arabasinin rahatsizligi yuzunden binmek istemez, bir sonraki arabayi beklerlerdi. ben de özellikle ögretmen haluk'u beklerdim gerek sarhos bir adamin araba kullanisini merak ettigimden gerekse de amerikan arabalarinda seyahat etmeyi sevdigimden.
Ögretmen haluk'un arabasina ne zaman binsem onun ince belli cay bardigini arabasinin genis ön konsolunun uc tarafina yerlestirmis oldugunu gorur, cayin buharlastirdigi cama bakar ve bundan tuhaf bir haz alirdim. adam arabasinda cay icerken, kendisine sarhos yakistirmasi yapanlara da icten ice kizardim. Herkes oflaya puflaya yolculuk ederken ben arabanin hayli eski ve cizirtili radyosundan cikan ogretmen haluk'un da sessiz sessiz eslik ettigi sanat muzigi sarkilarini dinleyip hüzünlendigimi hatirliyorum.
Ögretmen haluk'u ve arabasini öylesine özlüyorum ki keske ama keske o arabada cocuklugumdaki gibi bir kez daha sadece bir kez daha yolculuk yapma sansim olsaydi.
ben amerikan arabalarinin dolmus olarak kullanildigi dönemin cocugu olarak bir zamanlarin o kiymetli arabalarinin kimsenin binmek istemedigi toplu tasima araclarina donusunden üzüntü duyar, o arabalarin icinde yolculuk yapmayi bir sans sayardim. zamanla cagimizin bize sundugu tek sey olan konfor, dolmuslarimizi da daha ferah, rahat ve 'modern' hale getirirken amerikan arabalarinin sayisinin iyice azalisini ve dolmus siralarindan sirf amerikan arabasina binebilmek adina defalarca kuyrugun en sonuna gectigimi hatirliyorum. tabii özellikle de ögretmen haluk'un arabasini.
Biz yillar sonra modadan acibademe tasindigimizda kadikoy-acibadem arasindaki dolmus hattinda simdiki gibi minibusler degil taksi-dolmuslar calisiyordu ve bunlarin arasinda tek bir amerikan arabasi vardi, o da ögretmen haluk dedikleri ( neden ögretmen dediklerini hic anlayamadim) 60 yaslarinda, kalin cerceveli gozlukleri olan ve sarhos araba kullandigi rivayet edilen bir adamdi. Dolmus bekleyenler ögretmen haluk'un arabasina gerek onun sarhoslugu gerek arabasinin rahatsizligi yuzunden binmek istemez, bir sonraki arabayi beklerlerdi. ben de özellikle ögretmen haluk'u beklerdim gerek sarhos bir adamin araba kullanisini merak ettigimden gerekse de amerikan arabalarinda seyahat etmeyi sevdigimden.
Ögretmen haluk'un arabasina ne zaman binsem onun ince belli cay bardigini arabasinin genis ön konsolunun uc tarafina yerlestirmis oldugunu gorur, cayin buharlastirdigi cama bakar ve bundan tuhaf bir haz alirdim. adam arabasinda cay icerken, kendisine sarhos yakistirmasi yapanlara da icten ice kizardim. Herkes oflaya puflaya yolculuk ederken ben arabanin hayli eski ve cizirtili radyosundan cikan ogretmen haluk'un da sessiz sessiz eslik ettigi sanat muzigi sarkilarini dinleyip hüzünlendigimi hatirliyorum.
Ögretmen haluk'u ve arabasini öylesine özlüyorum ki keske ama keske o arabada cocuklugumdaki gibi bir kez daha sadece bir kez daha yolculuk yapma sansim olsaydi.
3 Comments:
istediğin öğretmen haluk ve arabası olsun bebek!
her gecen dakika seni ne kadar çok sevdiğimi hissediyorum ve bu her gecen dakika daha da artıyor. bugun hissettim bunu, az önce. bana bunları yazdırabilecek kadar çok hissettim. bi kagıda yazıp saklardım belki ama aklıma, bloguna saçmalayabileceğimi belirtmiş oldugun o gün geldi, öğretmen haluktan bagımsız komentler ve bu komentlerden oluşan yazıları yazma hakkımı buldum kendimde sonra. sonra ne yazacagımı bilemeyip, sana sarılmak istedim. çok özlediğimi çok çok söylemek istedim. az önce de söyledim galiba ama bir daha söylemek istedim. aslında acaba o da beni özlemiş midir diye düşünmeden özledim bu sefer. hissettiğim en derinden gelen bir seydi yani, taa içimden. az önce bir arkadaşıma mesaj attım, bana ne diye cevap verdi biliyor musun? o duygunun bana hissedilmiş olmasını çok çok isterdim, dedi. öyle özel ve güzel bir şey galiba bu. ben seni çook seviyorum. hem degercekten. taa içimden.
bu his oyle bir sey ki sabahlari yataktan kalkarken yasam bana daha dolu daha canli gozukuyor ve sanki dakikalar hizla gecerken bize yapmak isteyip de yapamadiklarimizi borclaniyorlar.
Post a Comment
<< Home