fethi naci
fethi naci için düzenlenen anma gecesine gitme niyetindeydim bugün, olmadı, gidemedim. sözcüklerini kimi zaman fazla sivri bulduğum bir eleştirmendi fethi naci, dünya görüsünü kavga etmeye hazır bir ataklıkla ve acımasızlıkla savunuyordu cogu zaman. kimi zaman nurullah ataç'a, kimi zaman yaşar nabi'ye kimi zaman karamsar ve umutsuz bulduğu ziya osman saba, cahit külebi gibi yazarlara yöneltiyordu sert eleştirilerini. fethi naci'nin insan sevgisine, insana ve insanın yapabileceklerine duyduğu sonsuz güvene ters düşen uslup yönünden bazı kırıcı olabilecek eleştirileri beni şaşırtmıştır. yine de onun bu kırıcı üslubunda düşmanca bir ton bulmadığımı söylemeliyim.
bazı insanlar asla gerçekleşmeyeceklerini düşündükleri mutluluklarını yaşamak ve içinden çıkamayacaklarına inandıkları kasvetli dünyadan kaçmak için hayallere umut bağlarlar, geçmişi seyre dalar, mazinin avutuculuğunda oyalanır ve hep bir sürgün hayatı yaşarlar. fethi naci çok kızardı böylelerine, insanlardan kaçmak yerine onların arasına karışıp, onlarla beraber dünyanın değiştirilebileceğine ve böylelikle mutluluğa ulaşılabileceğine inanırdı. hal böyle olunca sanırım beni tanısaydı çok da sevmezdi fethi naci ama ben onun yazılarında bulduğum dikkatli gözlemciliğini, insancıllığını, dürüstlüğünü, samimiyetini çok sevdim ve ondan çok şey ögrendim.
bazı insanlar asla gerçekleşmeyeceklerini düşündükleri mutluluklarını yaşamak ve içinden çıkamayacaklarına inandıkları kasvetli dünyadan kaçmak için hayallere umut bağlarlar, geçmişi seyre dalar, mazinin avutuculuğunda oyalanır ve hep bir sürgün hayatı yaşarlar. fethi naci çok kızardı böylelerine, insanlardan kaçmak yerine onların arasına karışıp, onlarla beraber dünyanın değiştirilebileceğine ve böylelikle mutluluğa ulaşılabileceğine inanırdı. hal böyle olunca sanırım beni tanısaydı çok da sevmezdi fethi naci ama ben onun yazılarında bulduğum dikkatli gözlemciliğini, insancıllığını, dürüstlüğünü, samimiyetini çok sevdim ve ondan çok şey ögrendim.
2 Comments:
şimdi acaba ' a’nın üstündeki şapkayı da kaldırdılar mahvettiler manayı' dediğimde ve böylelikle şapkasız a’nın gazabına uğradığımızın sağlamasını da yaptığımda, yani ‘bak işte dil ne hale geldi, neredeyse birbirimizi anlayamayacak hale geldik iyi mi’ dediğimde ben de mâzinin avutuculuğunda oyalananlardan mı olurum.mâzi,mânâ.seste yaratılan bu ayrıntının yazıdaki simgesi ^ ne kadar da çok şey değiştiriyor.bu ince farkların sağladığı kıvraklık,zeka,oyun,zevk yitip gidiyor.kurallar hadi neyse de detayları azaltılan bir dil ile söylenince mazi nazi der gibi bir hal almıyor mu.neyse.geçmiş yerine mâzi kelimesi kullanıldığında mânânın içine bir parça özlem katılıyor sanki.seste yaratılan o ince farkın adı özlem oluyor.bu da mâziyi çekici kılıyor.geçmiş aynı etkiyi vermiyor.ama ben yine de mâzinin şu andan daha çekici gelmesinden daha doğrusu bu çekiciliğin dile gelmesinden hoşlanmıyorum.ya da hoşlanıyorum da bundan hoşlanmaktan hoşlanmıyorum.neyse.senin yazdıklarının çoğu bir şekilde özlemle şekilleniyor sanki.şekilleniyor derken de kelime belki de doğru kullanımını buluyor 'seyre dalmak' olmuyor seninkisi şekil vermek oluyor.senin ince farkın da belki de bu oluyor.
mazi kelimesinin özlemle dolu oldugu yönündeki tespite katiliyorum.
kimileri mazinin cekiciliginden söz ederken ve maziyi yad ederken dünün özlemini duyumsamaktan cok bugunun eleştirisini yapmaya calisiyorlar gibi gelir bana. kimileri de 'haydi biraz da nostalji yapalim' diyerek eglence ararlar kendilerine. her ikisinde de gecmisin cekiciligi dile getirilir ancak gecmis ve beraberindeki özlem dogrudan dile getirilmeyip sözcüklere kendiliginden sindiginde hissedilir.
özlem, cogu zaman ben farkinda olmasam da cevreliyor sanirim yazdiklarimi.
Post a Comment
<< Home