dar yollar
bir imkan verilseydi wong kar wai'yla ask üzerine konusmak isterdim. ask, kisinin gecmisinde yasayip tamamina erdiremedigi ve onu omru boyunca takip edecegini hissettigi bir tutku mudur sizin icin diye sorardim ona. onun icin askin bir arayis oldugunu biliyorum, tutkulu bir arayis, bir kavusmayla sonuclanmayacak sancili ve sinirsiz bir arayis.
the hand adli kisa filminde, genc bir terzinin populer bir fahiseye olan tutkusunu hikayeler. bir kavusamama hikayesi denilebilecek film boyunca genc terzi hayran oldugu fahiseye yalnizca elbise olcusu aldigi zamanlar yaklasir, buyuk bir sadakatle de yillarca elbiselerini diker kadinin. gun gelir kadinin eski tesiri kalmaz, musterileri azalir, gecim sikintisi cekmeye baslar. terzi yine de pesini birakmaz kadinin, gittigi goctugu her yerde takip eder onu ve bir otel odasinda, filmin son sahnesinde, yaklasirlar birbirlerine, tipki tanistiklari gunku gibi 'yakinlasirlar'. bu sefer aralarindaki mesafe kalkmis gibidir, kavusma ani gibidir ama kadinin hastaligi engel olur, eliyle kapar dudaklarini, izin vermez terzinin israrla onu opmek istemesine. biri opmeye, digeri engellemeye calisirken hem onlar aglar hem ben. film de boylece biter.
(sanmayin ki anlattiklarimla filmin buyusunu bozdum, önemli bir noktayi, terzi ve fahise arasindaki iliskiyi özel kilan önemli bir noktayi soylemedim. sadece tirnak icine alip ima ettim diyelim.)
evet, wong kar wai'yla konusmak isterim, ona sahneleri bilerek dar yapiyorsun, bilerek yaklastiriyorsun kahramanlarini o dar mekanlarda, onlara ve bize askin dar yollardan yurumek oldugunu soyluyorsun degil mi diye sormak isterim.
the hand adli kisa filminde, genc bir terzinin populer bir fahiseye olan tutkusunu hikayeler. bir kavusamama hikayesi denilebilecek film boyunca genc terzi hayran oldugu fahiseye yalnizca elbise olcusu aldigi zamanlar yaklasir, buyuk bir sadakatle de yillarca elbiselerini diker kadinin. gun gelir kadinin eski tesiri kalmaz, musterileri azalir, gecim sikintisi cekmeye baslar. terzi yine de pesini birakmaz kadinin, gittigi goctugu her yerde takip eder onu ve bir otel odasinda, filmin son sahnesinde, yaklasirlar birbirlerine, tipki tanistiklari gunku gibi 'yakinlasirlar'. bu sefer aralarindaki mesafe kalkmis gibidir, kavusma ani gibidir ama kadinin hastaligi engel olur, eliyle kapar dudaklarini, izin vermez terzinin israrla onu opmek istemesine. biri opmeye, digeri engellemeye calisirken hem onlar aglar hem ben. film de boylece biter.
(sanmayin ki anlattiklarimla filmin buyusunu bozdum, önemli bir noktayi, terzi ve fahise arasindaki iliskiyi özel kilan önemli bir noktayi soylemedim. sadece tirnak icine alip ima ettim diyelim.)
evet, wong kar wai'yla konusmak isterim, ona sahneleri bilerek dar yapiyorsun, bilerek yaklastiriyorsun kahramanlarini o dar mekanlarda, onlara ve bize askin dar yollardan yurumek oldugunu soyluyorsun degil mi diye sormak isterim.
5 Comments:
altı metrekare de epey dar ve uygun bir alan diye espri yapmak isterim. ahaha çok komiğim.
"sevdiğini öldürecek gibi olma duygusu,onu kendinize yalnızca kendinize saklama duygusu"nu şiddetle, paylaşmaksızın, yaşamak. Ama kaybetmenin korkusu kadar elde etmenin korkusu. Çünkü onu elde ettiğinde kaybetmek. Tutku alışkanlığı, alışılmışlığı kaldırmıyor. Alışkanlık olan her şey tutkuyu siliyor. Geriye kalansa adı tutku olmayan başka bir şey. Ama yine de alışmaktan korktuğun şeye delicesine sahip olmak istiyorsun, elde etmek istiyorsun. Önemli değil, onu kaybedeceğin ana kadar, korkularına rağmen ona sahip olma isteğini engellemen elinde değil. Eliyle dudaklarını gizleyemez. Gizleyebilirse, elinde ise gizlemek o tutku mu diye sormak gerekir. Kaybetme olana kadar yaşanan zevk veren bir donma, askıdalık hali. Arayış değil de bitmesi farkındalıklı bir yaşayış hali,huzursuz,sancılı ve tutkulu. Ve insanın özünün en büyük üç düşkünlüğüyle kendinden geçtiği bir teslimiyet. Bir de sözler yanlızca yazanı bağlar, anonymous olsa da.
katiliyorum yazdiklariniza genel olarak. ben arayis kelimesini wai'in 2046 sini aklimda tutarak yazmistim. yine de sunu soyleyebilirim, evet tutkular arayislardan beslenir, ruhlarimizin karanlik koselerine gizli, belirsiz, tanimsiz kadin/erkek hayalleri vardir. iste butun o sancili tutkularda kendimizi arariz aslinda, o hayali arariz bir bakima. hepsi sonucsuzdur, sonlar hep hazindir.
bir de filmle ilgili olarak, tutkulu olan fahiseden ziyade terzidir. filmin sonunda fahisenin elleriyle dudaklarini kapadigi sahnede terzinin tutkusunu hissederiz.
aslinda filmi izlemek lazim zira benim atladigim önemli bir detay var.
“sevdiğimiz kişiye bakışımızdaki arayış, kaygı ve talep, ertesi gün için bir randevu umudunu bize verecek veya öldürecek sözü bekleyişimiz, bu söz söyleninceye kadar, aynı anda olmasa bile birbirini takip eden sevinç ve umutsuzluk hayallerimiz, bütün bunlar sevilen varlık karşısındaki dikkatimizi fazlasıyla titrek bir hale getirdiği için, sevdiğimizin net bir suretini elde edemeyiz.”
1- "Aşk" kelimesinin olur olmaz heryerde kullanılması -ki bunu aşk'ın tam manasıyla ne demek olduğunu bilmeyenler yapıyor- beni sinir eder.
2- Aşk'ın tanımı için söylenecek çok cümle var ama bazen hiç konuşmamak en güzeli.
3- İnsan ömrü gibi onun da bir ömrü vardır. Zamanı geldiğinde usul usul biter. İzi bir ömür boyu kalır.
4- İki kişi zamanla birbirlerini tüketmeye başlamışsa bitmelidir de...
5- Zaman içerisinde tekrar alevlenmesi muhtemeldir.
6- "Aşk" ın ne demek olduğunu bilenler kendilerini, bunu hiç yaşamamış ya da yaşadığını zannedenlerle karşılaştırdıklarında, kendilerinin aslında dünyanın en şanslı insanı olduklarını farkediverirler.
7- Baktım ki birkaç cümleyle anlatamayacağım, maddeleyeyim dedim.
Sevgiler...
Post a Comment
<< Home